İŞİNİZE GELİNCE

Biliyorum bazılarınız genellikle siyaset yazıyorum diye beni eleştiriyorsunuz. Şu anda köşe yazarlığını yaptığım diğer gazetem Efece Haber’de bir sene önce yazmaya başladığımda benim siyasete ilgim yok denecek kadar azdı ama ne olduysa ondan sonra oldu. Aşk meşk yazayım dedim olmadı. Bir doluluk varmış ki klavyemden döküldü gitti siyasi konular.

Şimdi nereden çıktı bunu açıklamak diyeceksiniz. Bugün ister istemez siyasete gireceğim ama konum bu değil baştan açıklamak istiyorum.

Ben engelli bir eşle 32 yıl süren bir evlilik yaşadım. Ailem onunla evlenmeme karşı çıktı. Benim katı tutumum yüzünden sonunda razı oldular. Bunu paylaştığım kişiler kendime övünme payı çıkardığımı zannettiler çoğu kez ama ben her zaman engelli adayı olduğumun farkında olan bir insanım ve bu konuda çok hassasım.

Bir engellinin neler hissettiğini, yaşadığı zorlukları az çok biliyorum. Ayrıldığım eşim 10 yaşındayken bir trafik kazası geçirmiş, diz altı protezi kullanıyordu. Her ne kadar çocukluktan beri engelli olsa da toplum içinde huzursuzdu. Bunu bir yerde otururken hemen dizinin üstüne çantasını koymasından bile anlayabiliyordum. Veya denize girmek için kimsenin olmadığı sahiller aramamız durumu açıkça ortaya koyuyordu. Yıllar boyu “sen suçlu değilsin ki, seni gözleriyle didikleyenler utansın” gibi sözlerle onun kırılganlıklarını tamir etmeye çalıştım sanırım başarılı da oldum ki son yıllarda denize artık plajda ve uzun şortlarla girmeye başladı. Tabii buna onun açısından çok sevindim. O bir erkekti ve uzun yıllar engelliydi. Buna rağmen bu sorunları yaşadı.

Ya bir kadın olsaydı… Biz kadınlar severiz süslenmeyi, hoş görünmeyi. Erkekler için de yapmayız bunu genellikle biliyor musunuz? Hemcinslerimiz içindir ne kadar inkar etsek de çabalarımız. Neyse; yani hoş görünmek bizim tabiatımızda vardır.

Şafak Pavey’i hepimiz tanıyoruz. Başına gelenleri ve sonrasında TBMM’de yer alışını yıllar içinde izledik. Ben kadere inanırım. Böyle olması gerekiyormuş; olmuş. O da bir kadın. Hem de eğitimli, kültürlü, güzel, alımlı, zarif bir hanımefendi. Etkileyici bir ses tonu ve üslubu var kendisinin. Siyasi yönünü beğenirim beğenmem o başka. Kendisi bir engelli hanım aynı zamanda. TBMM’ye gelirken daha hoş görüneyim, pantolon giyeyim istedi. O yakın zamanda engelli olmasına rağmen kendisini aşmış bir insan olarak ayağındaki ve kolundaki proteze uyum sağlamıştı ama dedim ya bir kadın kendisi. Ve engelli bir kadın olarak bu onun hakkıydı. Giyemezsin dediler; iç tüzüğe aykırıymış. Tayyör giyilebilirmiş sadece.

Dün Şafak Pavey kırılganlığını meclis kürsüsünden gayet nazik bir şekilde bildirdi karşısındaki ceylan derisi koltuklarda oturmuş aralarında dört türbanlı kadın milletvekilinin olduğu topluluğa. O kadın vekiller türbanlı gelmeselerdi Şafak Pavey’in pantolon giymesine olumlu bakılmayacak, “iç tüzüğün özünde uzlaşma var zaten” denilmeyecekti değil mi? Peki türban iç tüzükte var mı? O zaman o vekiller neden türbanla girebildiler meclise? Uzlaşma denen bir olgu olduğu bir engellinin yıllarca kalbini kırdıktan sonra mı aklınıza geldi? Şimdi niye zaten tayyör iki parçalık kıyafettir diye kıvırıyorsunuz? Ben dini inançlara saygılıyım ama bir engelliye de o derece de saygılıyım.

Öyle işinize geldiği gibi kullanamazsınız TBMM’yi. Orası inatlaşma arenası değildir. O kutsal mekan seçim emellerine alet edilemez.

İşte gel de şimdi siyaset yazma!

Yorum yapın