ÜLKEMİN KADINLARI

Kız çocukları 1-0 mağlup doğuyor ülkemizde. Bu durum yörelere, geleneklere, ekonomik koşullara bağlı olarak değişse de genel olarak böyle. Babalar şimdilerde kız çocuğu olsun diye daha istekliler belki ama yine de o erkek evlat tutkusu bir türlü aşılamıyor nedense. Hatta durumun erkeği ilgilendirdiğinden bihaber insanlar yüzünden “Erkek doğuramadın,” diye hâlâ suçlanan, üstüne kuma getirilen kadınlar var.

Geleceğin kadınlarının çocukluk çağına geri dönecek olursak; çoğu apartman çocuğu. Okul ve bilgisayar arasında yetişiyorlar. Servisle okula gidip ayakları yere değmeden eve dönüyorlar. Ya da ekonomik koşulları elverişli olmayan çevrenin çocukları, özellikle köylerde okula gitmek için bin bir eziyet çekiyorlar. Çok yakında hem fakirlik hem de okulsuzluk yüzünden bazı koşullara mecbur bırakılan ailelerin yanan kızlarını düşününce o kız çocukları için bir kez daha burulmuyor mu yüreklerimiz?

Sokakta oynamak kız çocukları için artık mümkün değil. Her an bir sapık tarafından taciz edilebilir hatta tecavüze ve öldürülmeye kadar gidebilir durum. Buna da birkaç ay önce tanık olduk. Veya genç bir kadınsanız şortla geziyorsunuz diye yersiniz tekmeyi. Ya da parkta yürüyüş yapmanızı engellemek isteyen bir tip üzerinize tekme tokat saldırabilir. Ve daha sonra bu tipler, ellerini kollarını sallayarak toplum içine salınıverirler. Saldırıya uğrayan, uğrayacak kadınlar hiç düşünülmeden. Hangi kadın düşünülüyor ki zaten?  Hele hele kocasından boşanmaya kalkanlar. Ya üstüne bin bir iftira atılır ya da peşi bırakılmayıp öldürülmeye kadar gider yolu.

Fıtrat denen şey; kız çocuklarına da yamanmıştır. Altı yaşında kızla evlenilebilir fetvası veren mi istersiniz, evdeki kız çocuğundan şehvet duyan mı… Küçücük kızlar, babaları, dedeleri yaşında adamlarla evlendirilip duruyorlar.

Evli kadınlara gelelim: Toplumda belli bir yüzdeyi kapsayan aile, ya damadı kendisi seçmiştir, ya da kız, ailesinden veya fakirlikten kurtulmak acelesiyle bir kandırılışa kurban gitmiştir. Ondan sonra da hiç istemediği bir evliliğin ağında çocuk üstüne çocuk doğurtulmaya başlar. Bazen bu diretmeler erkek çocuğu bulana kadar devam eder. Hayatı ev işleri, dünyayı da kocası, çocukları olduğunu zanneden, mutluluk oyununu çevresindeki insanlar için büyük bir ustalıkla sahneye koyan kadınlarımız o kadar çok ki. Oldu da daha evliliğinin başından yanlış yaptığını görüp ayrılmaya kalktı kadın. Kocası yetmezmiş gibi başka bir erkek, yani babası tarafından da özgürlüğü ile çocukları arasında seçim yapmaya zorlanır. Ya çocuklarını bırakıp gelecektir baba evine, ya da boşanmayacaktır.

Onun dışında dört yaşında minicik kızların tesettüre sokulduğu anaokullarını görüyoruz. Hani o kızın seçme hakkı? Buluğ çağını bekleseniz de konuşsanız, anlatsanız olmaz mı acaba denilse ayağa kalkılır, “dinsiz” görülür söyleyenler.

Zaten çocuklar bu eğitim sisteminde istedikleri okullara gidemeyip hepsi imam hatip adı altında birleşen okullara yönlendirilmediler mi? Aileler gibi onlar da seçim yapamıyorlar…

Hasbelkader seçim yapma şansı bulup istediği okulda okumuş, istediği mesleği edinmiş, istediği evliliği yapmış bile olsa kadını iş hayatı zorlamaya başlar bu kez. Ya mobbing mağduru olarak iş hayatına devam eder ya da direnince işinden olur. Ya da bin bir umutla başladığı hayallerindeki meslek uğruna öğretmen kızlarımız gibi öldürülürler.

Bu arada güya kadını koruma amaçlı “pembe otobüs” diye gariplikler düşünülür ya da saat 22.00’den itibaren otobüslerde kadına duraksız inme olanağı yani istediği yerde inmelerinin sağlanması için uygulamalar başlatılır. Kadın, daima erkeklerin istekleri, arzuları, şehvetleri, dayatmaları üzerinden hayatını yönlendirmelidir bu anlayışa göre… Uymazsa eğer “aranıyor” olur herkesin gözünde. Evet, herkesin gözünde… Buna hemcinsleri de çanak tutar. Çünkü onlar korkaktırlar. Dayak da yeseler, aldatılsalar da bir erkeğin gölgesinde yaşamak, parasını yemek, karnı tok, sırtları pek gezmek için yaratılmışlardır.  Gerisi önemli değildir onlar için. Bunların içinde kızıyla ensest ilişki içinde olan kocasına göz yumarak evlatlarını harcayacak karakterde olanlar da var hatta.

Berdele kurban edilen kızlar, altmış yaşında evlere temizliğe giden, yetmiş, seksen yaşında sokaklarda kâğıt mendil satmaya çalışan, ya da seks objesi olarak kullanılan kadınlar…

İşte bizim kızlarımız, kadınlarımız…

Böyle bir tabloyla adını yan yana anmak istemediğim Atatürk tarafından seksen iki yıl önce çoğu ülkede olmayan seçme seçilme hakkı verilmiş kızlarımız, kadınlarımız…

Ceyda Sevgi Ünal

“ÜLKEMİN KADINLARI” üzerine 2 yorum

Yorum yapın