Kızlar yok!
Uçurdular onları!
Buharlaştırdılar!
Formalarıyla, defterleriyle, kalemleriyle, kitaplarıyla birlikte…
36.401 kız öğrenci ortada yok!
Ara ki bulasın…
Kadını kapalı kapılar ardına atmak isteyenlerin emellerine alet edilerek esir tutuluyorlar onlar.
Yenilir yutulur sayı mı bu? 36.401…
Okula gitmeyen kız çocuklarının sayısı, erkek çocuklardan 600 bin fazla. Son iki yılda eğitime devam etmeyen kız çocuklarının sayısı da açık lisede okuyanların sayısından 458 bin kişi artmış.
Yeni eğitim sisteminin sonuçları…
Dörtler sarmalının açık bırakılan uçlarından çekip alınan hayatlar.
Artık hocaya mı, kocaya mıdır düşer yolları gariplerin? Ailelerin beyinlerinin nasıl yıkandığına bağlı.
Bu yavruların okula gönderilmemesi için okullardan duydukları haberler de, zaten belli bir zihniyete sahip aileler için tetikleyici olmuştur mutlaka.
Yok efendim, kız ve erkek öğrenciler aynı merdiveni kullanınca huzursuz olmalar… Yok efendim, merdiven çıkan kız öğrencilerin bacaklarının çevreye verdiği zararlar… Kendi akıl merdivenleri çürümüş, kokuşmuşlar, iyice soğuttu zaten aklı bulanık velileri. “Kız, erkek yan yana olmasın.” diye yerleştirmeler yaptılar zihinlerde yavaş yavaş. Hatta otobüsleri bile ayırmayı düşünecek kadar. Doktor kadınlar, erkek hastalarına bakmak istemez oldu. Kocalar, eşlerini doktor erkeklerin muayene etmesine izin vermez…
Sonucunda da görüyoruz ulaşılan korkunç sayıyı… Şimdi o kızlar yarın, öbür gün evlendirilirler. Artık kiminle olursa… Belki de babası yaşında adamlarla. Okuldan alırken fikrini sormayan, evlendirirken niye sorsun değil mi? Yani her şey göz göre göre planlanıp uygulanıyor. Sonra da üç az, beş olsun telkini ile üst üste çocuklar gelir. Ama bu arada kadının hamileyken sokağa çıkmasına da hoş gözle bakılmaz o başka. Yanlış yapılan evlilikler sonucu başkaldıran kadının hayatı, kocasının elindeki tabancayla ya da bıçakla sona erer. Geleceğin gençleri olacak çocuklar da bu karmaşa içinde üçer beşer doğarak nüfusumuzu çoğaltıp bizi medeni(!) ülkeler arasına sokacakları masalıyla öyle ya da böyle büyüyecekler.
Doğudaki şartlarda zar zor okulla buluşturulan kızlarımızı bundan sonra zor görürüz. Haydi orada yine yanlış politikalarla hortlayan terör etkin diyelim ama İstanbul’daki okullarda da aynı kayıplar gözlemlenmekte. Ve kimse bu kızlar ne oldu diye araştırmıyor.
Her biri ileride toplumun feneri olacak kızlarımız… İçlerinden kimler çıkacaktı kim bilir? Anne de olacaklardı, kariyer de yapacaklardı. O yetmezmiş gibi bizim engel makineleri, inatla okuyup bilim projeleri üreten kızlarımızı bile görmezden geliyorlar. Yani okuyan, ülkesine bir katkıda bulunmak isteyen kızlara destek yok! Ama “Evleniyorum.” de bak nasıl çeyiz parası veriyorlar. İşte bu kızlarımızdan biri Tübitak’ın elinin tersiyle ittiği bilimsel projesini, First Step To Nobel Prize İn Physics yarışmasına göndererek beş bin proje içinde birinci oluyor. Kimin haberi var? Kimin umurunda? Yıllar öncesine dönen ülkemizde, kızlara, bir an önce evlenmesi gerekenler olarak bakılıyor yine.
Gerisi kim ne derse desin gerisi hikâye…
Nasıl rahmet okumaz, nasıl minnettar kalmaz insan Kardelen projesini uygulayanlara, destek olanlara.
Bize öyle akıllar lazım. Bu nedenle de aklımızı kullanmamız gerekiyor. Bir adım attık. İkinci adımı 1 Kasımda sandıkta atmalıyız.
Yoksa…
Ne yazık ki gerçekler bunlar ve içimizi sızlatıyorlar.Beyinleri tekamül etmemiş adamların “adam değiller ki”geri aldım adam kelimesini.Onun yerine koydum koyunun amcasının ikizini.Möööö !!!! diye sesleneni.