Üç yıl önce bugün Haber Engelliler gen.tr.’de yazmaya başladım. İlk kaleme aldığım yazı da, oldukça fazla ilgi çeken, hatta bazı arkadaşlarımı ağlatan 23 Nisan’ım başlıklıydı. Anımsamak isteyenler veya merak edenler için:
http://haber.engelliler.gen.tr/23-nisanim/
İçimdeki hüsran bu yaşıma kadar sürdü. Ama bir iki yıldır o satırlarımdan âdeta utanır oldum. “Çocuk yüreğinin nesinden utanıyorsun?” diyeceksiniz? Bir o zamanları düşünüyorum; o, milletçe duyduğumuz coşkuyu, günler süren 23 Nisan hazırlıklarını, hem bayrama hem de çocuklara verilen önemi. Bir de şimdiyi…
Son yıllarda gittikçe artan ulusal bayramları kutlamama eğilimi, güzelim 23 Nisan’ı da vuruyor bu sene yine. Yasımız varmış… Şehitlerimiz için… Televizyondaki saçma sapan eğlence programlarını, yapılan düğünleri, çekilen halayları, haha, hihileri saymayacağım. Bizim yasımız yok! Bizim yanlış politikalar uğruna şehit olmuş vatan evlatları için isyanımız var. İçimiz kan ağlaya ağlaya isyan ediyoruz. Onların aileleri de, 23 Nisan’da babasının elinden tutup lunaparka götüreceği çocukları da bizim isyanımızın milyarlarca katını yaşıyorlar. Ayrıca, Kurtuluş Savaşı’mızda vatanımızı işgalci ülkelerden kurtaran şehitlerimize borçlu olduğumuz egemenliğimizi kutlamak, biraz olsun onlara borcumuzu ödemek değil mi?
Türkiye’de “çocuk” denince eskiden aklımıza 23 Nisan gelirdi. Şimdi “çocuk “ deyince aklımıza tecavüzler geliyor. Bütün suçun tecavüz edenin üstüne yıkılarak cezası 508 yıl sonrasında en fazla 32 yıla indirilecek tecavüzler…
1929 yılında Atatürk’ün çocuklara Ulusal Egemenlik Bayramı’nı armağan ederek onlara verdiği öneme bir bakın; bir de yıl olmuş 2016, çocukların çektiği çileye bakın. Kırk beş çocuğun ailesinden on tanesi şikayetçi olabiliyor.
O yavrucakların durumunu düşünebiliyor musunuz? İçten içe neler yaşıyorlar kim bilir? Aile Bakanlığı’nın 37 psikolog, 37 çocuk gelişimcisi ve 12 fizyoterapist kadrosunu iptal ederek yerine açılacak 25 bin yeni imam kadrosuyla mı bu çocuklar 23 Nisan gibi bayramları gerçekten çocuk yürekleri ile kutlayacaklar? Kamu yararına hayırsever işler yapılıyor gibi gösterilen bu vakıfların esas amaçları bazı güzellikleri tü kaka etmek değil mi? Şimdi soruyorum geçen bilmem kaç milli bayramdaki gibi bu bayram kutlamalarını yasaklayan zihniyetin “bir kereden bir şey olmaz” diye kol kanat gerdiği vakıflarda acaba kaç çocuğun kendisine armağan edilen bayramdan haberi var, kaç çocuk kutlayabiliyor? Veya bu bilinç aşılanabiliyor? Biz o bilinçten vazgeçtik yeter ki bazı düşmanlıklar o saf, tertemiz beyinlere işlenmesin. Bedenlerine yapılan tecavüzler kadar en az beyinlerine yapılan tecavüzler de önemli o yavrucakların.
Neyse ki kimsenin kutlama yapmasına muhtaç değiliz. Bizim vakıf gibi vakıflarımız var. Örneğin: Nesin Vakfı. Her zamanki ulaşım kolaylığıyla yine bu yıl öyle bir etkinlik düzenlemiş ki ve etkinliğin içinde öyle güzel aktiviteler var ki çocuklar için. Hem de seksen bir adet akla hayale gelmeyen aktivite. Bir yandan da vakıf bahçesinin güzelliğinde canlı müzikle geçecek çok güzel bir gün bekliyor çocukları. Çocukluğuma dönmek için orada olmak isterdim doğrusu. Tabii STK’lar da o gün çocukları mutlu etmek, bu güzel bayramı onlara hakkıyla yaşatabilmek için emek verip birçok şehirde hazırlanıyorlar.
Öte yandan 23 Nisan’mış, bayrammış demeyenler, çeyiz hesabı peşinde. Oy kazanım amaçlı yatırımlar… Bizim için her “yeni doğan çocuk” geleceğimizdir… Parayla ölçmeyiz biz onun değerini. Çeyiz hesabı açıp değer verip gibi görünüp de okullarda “bilgisayarınız dizüstü olsun, etekleriniz değil” gibi çocukları baskı altında tutanların hep karşısında olacağız.
Zaten bu bayramların iptal edilmesi bir eteklik konu değil midir aslında? Önümüz 19 Mayıs. Buyurun bakalım… Krize bakın. Yine bir hastalık, yas falan olacaktır şüphesiz. Zaten stadyum kutlamaları da etek boyları uğruna geçen yıllarda kaldırıldı. Yani demem o ki; biz bu koşullar devam ettiği sürece şöyle el ele kol kola gönül rahatlığıyla hiçbir ulusal bayramımızı kutlayamayız… İşte o kadar…
O zaman benim fakirliğe, doğa koşullarına yenilmiş çocukluğumdaki 23 Nisan Bayramı’mdan yakınmam, artık bir büyüğümüzün ünlü sözü gibi abesle iştigâlden başka bir şey olmuyor…
Vah ki günümüz çocuklarına…
Ceyda Sevgi Ünal
Yüreğine, kalemine sağlık Sevgicim.Ne çocuklarımıza sahip çıkabiliyoruz ne gençlerimize…Rezillikler hep süpürülüyor çalı süpürgesi ile.Tozu dumana katarak , yapışıyor pislikler üstlerimize ince, ince.
Bir bir örttüler umudumuzu, hayallerimizi.. bu kasvetli süreçte kıstılar sesimizi duyuramadık ne sevincimizi ne yasımızı. En çokta çocuklarımıza olanlar oldu. Onlara inat direnmek lazım, onlara inat umutla..
Kaleminden güç aldım bir kez daha, bir kez daha hırslandım. Cumhuriyet adına yüreğine sağlık..