Dersim Olayları, Dersim’de Yaşananlar

Tarihin tozlu sayfalarında kalan Dersim olayları o yörede yaşamış veya Dersim’le bir şekilde bağlantısı olan kişilerin vicdanlarını hala acıtsada Türkiye’nin büyük çoğunluğu dersim’de aslında ne yaşanıp bittiğinden habersiz yaşamaktadır. Son günlerde CHP’li bir milletvekilinin sözleriyle tekrar gündeme taşınan Dersim olayları kamuoyunun dikkatini yeniden canlanmasına neden oldu.

Dersim Olayları

 

Peki Dersimde Yaşananlar Tam Olar Neydi?

 

Aslına bakılırsa Dersim olayları Osmanlı’ya kadar dayanır. Osmanlı döneminde de Dersimde pek çok isyan olmuş, bu isyanlar bastırılmıştır. Bölgenin çoğrafi özelliği feodel yapısı gereği o yöre insanı devlet ile ağalık, şeylik ikilemi arasında kalmış, yöre insanının mali (ekonomik) açıdan son derece yetersiz olması nedeniyle ağalar ve şeyhler tarafından suistimal edilmiştir.

Bugünkü adıyla Tunceli diye bilinen Dersim’de yaşanan olayların dış güçlerin etkisiyle yapıldığı yönünde iddialar olsada bu iddiaları kanıtlayacak somut deliller ortaya sürülememiştir.

 

Kimilerine göre “Dersim İsyanı, kimilerine göre Dersim Katliamı” diye adlandırılan 1937’de yaşanan olaylarda O günki Türk hükümeti tarafından Dersim Hareketi düzenlenmiştir. Düzenlenen bu hareketde resmi verilere göre, Dersim’de 13 bin 806 kişinin öldürüldüğü ifade ediliyor.

 

1937 yılında yaşanan askeri harekâtın Dersime’e açtığı kapanmaz yaraların başında sürgün geliyor. 1937 yılının öncesinde ve sonrasında Dersim’den sürgün edilenlerin sayısı oldukça fazla. işte o sürgün belgelerinden biri, adı sürgün değil, iskan. 1933 yılında yayımlanan bu kararname de hayli ilginç REİSİCUMHUR Gazi M.Kemal imzalı belge de Dersim’de yakalanan ve çetelere yardım ve yataklık yaptığı belirlenen kişilerin 885 numaralı İskan kanununun 3 maddesine göre Garp Vilayetlerine sevki isteniyor. Belgede “Erzincanın Dersim hududundaki Mercan boğazında yakalanan Kürt çetelerinin gözcüleri olduğu anlaşılan….beş kişinin 885 numaralı İskan kanununun 3 maddesine göre Garp Vilayetlerine sevk ve iskanları; Dahiliye vekilliğinin II/6/933 tarih ve 445/332 sayılı tezkeresile yapılan teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyetince 16/7/933 te kabul olunmuştur.”ifadeleri yer alıyor.

İsmet İnönü imzalı belge

Belgelerde imzası eksik olmayan bir diğer isim de İsmet İnönü. Başvekil sıfatıyla belgeleri imzalayan İnönü’nün, Mustafa Kemal’in vefatının ardından Reisicumhur adıyla imzaladığı belgelerden biri de Dersim Harekatıyla ilgili. Harekata katılan bir öğretmenin durumunu ilişkin bilgi verile belgede sürgün gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıkıyor. 25/4/1939 tarihli belgede “Dersim harekatına iştirakinden dolayı Hataya gönderilemeyen Kayseri Vilayeti İncesu öğretmenlerinden Yusuf Büyükburcun 3296 sayılı kanuna göre bütün hakları mahfuz tutulmak şartile Hatay gitmesine izin verilmesi… onanmıştır” deniliyor.

Türk Devleti Dersim Gerçeğiyle Yüzleşmeli Mi?

 

Tarihte yaşanan sosyal, politik, ekonomik olaylara bakılırken o olay ve olgular hakkında yorum yapılırken bugünün Türkiye’si, bugünün Dünyası gözüyle bakıp bir değerlendirme yapmak doğru bir davranış bicimi değildir. O günün şartları sosyo-politik gerçekliği günümüzden çok farklı bir yapıya sahiptir. İşte tamda bu nedenden ötürü, Dersim olayları son derece soğuk kanlı yapılmalıdır.

Milliyetci söylemler kapsamında “dersim olayları bir başkaldırıdır, baş kaldıranın başı kesilmiştir” demek ne kadar yanlışsa, etnik kökene dayalı söylemlerde bulunup, “Dersim’de yaşananlar bir etnik kökenin yok edilmesine yönelik harekettir.” demekte o ölcüde yanlış bir söylemdir.

 

Şunu asla unutmamak gerekir. Hiç kimse bireysel anlamda babasının, dedesinin, amcasının veya mensup olduğu Ülkenin yaptığı eylemlerden dolayı suçlu gösterilemez. Ortada varsa bir suçlu, o hareketi düzenleyen o günün Hükümetidir. İşin bir önemli tarafı ise, suçlu arama arayışı içinde olup gerçeklerle yüzleşmekten kaçınma tavrıdır. Dünyanın çoğu ülkesi kendi tarihiyle yüzleşme cesaretini göstermiş, ve bu durumdan kazançlı çıkmıştır. Gerektiğinde Türk devleti Türk Hükümeti’de bu cesareti gösterebilmelidir.

“Dersim Olayları, Dersim’de Yaşananlar” üzerine bir yorum

  1. Dersim İsyanı’nın Nedenleri

    1937 yılında, hükümetle dersim aşiretleri arasında anlaşmazlıklar çıkmıştır. Bu olaylar sonucunda Dersim’de mutlak hükümetin hakimiyetini sağlamak için Türk Silahlı Kuvvetleri Dersim Harekatını düzenlemiştir. Tunceli ili, döneme tanıklık eden insanların anlatımına göre adeta bomba yağmuruna tutulmuştur. Bastırılış biçiminin çok insanın ölümüne neden olmasından dolayı birçok kesim tarafından eleştirilen bir olaydır.

    Şu an gündemi meşgul eden konular arasında olan dersim olaylarının, yapılanların katliam olduğunu düşünen gruplar artık dersim olaylarının açık açık konuşulması gerektiğini ve varolduğunu iddia ettikleri toplu mezarların açılması gerektiğini söylemekteler. Peki kim doğru söylüyor. Dersim’de yapılanların nedenlerini incelersek biraz aydınlatıcı olabilir.

    Özellikle şeyh said isyanı, daha sonrasında ise hatay’ın bağımsızlığın ortaya çıktığı günlede Fransızlar, ajanları vasıtasıyla Seyit Rıza ile irtibat kurarak Dersim’de huzursuzluğun artmasına sebep olmuşlardır. Seyit Rıza’ya emirleri getiren ajan İzzettin, Dersim olaylarında büyük ölçüde rol almıştır.

    Türkiye’deki İngiltere büyükelçilikleri, 1937 Dersim isyanını yakından takip etmişlerdir. Gelişmeleri sürekli takip ederek, İngiltere dış yetkililerine rapor vermişlerdir. İkinci Dünya Savaşının yakın olduğunu fark eden Avrupa ülkeleri Ortadoğu’da güç odakları oluşturmaya çalışıyordu. Bu nedenlere bağlı olarak, Türkiye’deki Hatay ve Dersim gibi olaylarda Türkiye’nin tutumunu yakından takip etmişlerdir.

    Bu faktörlerin dışında, 1804 yılından beri doğu ve güneydoğu bölgeleriyle ilgilenen Rusya ve 1900lere doğru dersim aşiretleriyle ilişkiler geliştirmeye başlayan Ermenilerde bölgede isyanı tetikleyen unsurlar olmuşlardır.

    İlk patlak veren büyük isyanlardan birisi, bir köprü açılışı için Dersim’e gelecek olan Atatürk’ün haberinin alınmasıyla patlak vermiştir. Güvenliği sağlamak için köprünün diğer ucunda bir karakol bulunmaktaydı. Atatürk’ün gelecek olmasının haberini alan isyancılar karakola saldırarak 33 askerin ölmesine sebep oldular.

    Dersim’e düzenlenen ilk harekat başarısız olunca, moral bulan aşiretler silahlandı ve isyanın bastırılması daha da zorlaştı. 50 bin asker kara harekatı için bölgeye gitti ama dağları aşmakta zorlandı. Dağları aşmanın zor olduğunu anlayan komutanlar hava harekatı yapılması gerektiğine kara verdiler. Hava kuvvetlerine ait 3 uçak filosu havadan saldırarak, isyancıların yoğun yaşadığı ve saklandığı bölge olan Laş mevkiini tamamen bombaladı.

    Hukukçu uzman yazarların, Dersim hakkında düşünceleri, isyanın kışkırtılarak çıkarıldığı ve cumhuriyet tarihinde ayaklanmaların içerisinde en kan döküleni olduğu yönündedir. Binlerce sivil insanın öldürülmüş ve kalan on binlercesinin de sürgüne maruz kaldığı belirtilmektedir.

    Recep tayip Erdoğan yaptığı bir konuşmada 1939 yılına ait bir belgede Dersim’de 13bin kişinin öldürüldüğünün belirtildiğini ifade etmiştir. Dersim’de yaşananlar adına eğer devlet adına özür dilenecekse, ben özür diliyorum diyerek devlet adına özür dilediğini belirtmiştir.

    Yanıtla
Yorum yapın