Bir İşitme Engellinin Başarı Hikayesi: Irgatlık’tan Mimarlığa

1970 Yılı bir kış mevsiminde, dumanlı bir gecekondu mahallesinde doğdu.  5 yaşında geçirdiği menenjit hastalığı nedeniyle her iki kulağında işitme kaybı oluştu. Dudak okuma eğitimi sayesinde iletişim kurmaktadır.

İlkokulu Ankara Sağırlar Okuluna bağlı olup, özel bir sınıfı bulunan Demirlibahçe İlkokulunda okudu.  O günün şartlarında özürlüler (bedensel görme işitme ve zihinsel engelliler için geçerli) 2 yıl hazırlık 5 yıl normal eğitim 1 yıl son eğitim olmak üzere toplam 8 yıllık ağır eğitim sürecinden geçerlerdi. Başarılı geçen bu eğitim döneminde dudaktan okuma eğitimi aldı.

O yıllarda yürürlükte olan: ortaokul hayatı başladı. Ortaokul bir bakıma son aşaması idi; meslek edinme okulu konumdaydı. 3 meslek öğretiliyordu. Marangozluk, kaynakçılık ve diş protez. Ortaokulda meslek edinimden sonra başka eğitim yoktu. Hayatlarının acı gerçekleri ile o gün mezun olduklarında karşılaşırlardı.  Ancak bir olasılık daha vardı: paralı eğitim veren okullarda, maddi imkanları olan aileleri sayesinde özel eğitim alması koşulu ile okula devam ederlerdi.

Turgut Özal’lı yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı’nın oluru ile yalnız bir sefer olmak üzere kaynaşma eğitimi amaçlı normal öğrencilerin devam ettiği bir ortaokula yazıldı. Doğrusu veli ve öğretmeninin fazla ısrarı, bir ortaokul müdürünün ricası ile herşey oldu:Ancak bir amaç vardı; işitme engellilerin normal öğrencilerin devam ettiği ortaokulunda başarılı olup olamayacağı yönünde bir sınama idi. Başarısızlığı karşısında MEB sorumlu olmayacaktı, sorumluluk velilerdeydi. Her halükarda başarısız kalındığında, sıfırdan işitme engellilerin okuduğu ortaokula devam edecekti.

Çok başarılı bir ortaokul hayatından sonra, fen lisesinde lise hayatına devam etti. Kışları okuyor, yazları okul tatile girdiğinde köyünde ırgatlık yaparak ailesinin geçimine yardım ediyordu. Lise hayatından sonra imkansızlıklarından dolayı en son Eskişehir Anadolu Üniversitesi Mimarlık Bölümünü bitirdi. (ODTÜ endüstri Ürünleri Tasarımı, KIRIKKALE Ü. Makine Mühendisliği ve Ankara Ü. Jeofizik Mühendisliği çeşitli nedenlerden okumadı).

Hacettepe Ü. İç Mimarlık ve Çevre Düzenleme Lisans Üstü eğitimini alsa da tamamlayamadan yarım bırakmak zorunda kaldı. Özel sektörde çeşitli işlerde çalıştı. 2001 ekonomik krizi nedeniyle bir süre işsiz kaldı. Halen bir kamu kurumunda Mimar olarak görev yapmaktadır. Güzel sanatlarla yakından ilgileniyor. Resim yapmayı seviyor. Lisanlı yüzücü ve satranç takımında. Trekking ve doğa sporları seviyor. Evli ve 2 çocuk babası.

Öğrenim hayatınız boyunca (ilk, orta ve yüksek öğrenim) ne tür zorluklar çektiniz? İşitme engelli olduğunuz için dersleri anlamakta zorluk yaşadınız mı, bu konuda hocalarınız size yardımcı oldu mu?

Özel eğitim aldığım ilkokul hariç; ortaokul ve lisede çok zorlandım. Ancak Disiplini sevdiğim için dersleri tekrar etme ve anlamadığım konuları anlayana kadar tekrar etme alışkanlığım nedeni ile bu konuda başarısız olduğum söylenmez.

İşitme Engelli bir birey için İşitme engelliler konusunda eğitim almış öğretmenlerden yoksunduk. İlkokul dönemimizde öğretmenimiz çok özel eğitim görmüş biriydi. Hem işitme engelliler hemde zihinsel engellileri eğitme konusunda uzman biriydi. 10 kişilik özel sınıflarda pi masa şeklinde eğitim alıyorduk. Herkes birbirlerinin dudaklarını görecek ve okuyacak şekilde dizilmiştik, Birinin ne dediğini anlayacak şekilde dizayn edilmiş bir sınıf idi. Yine de modern eğitimin bir parçası olduğu söylenmez, ancak o günün şartlarında en iyi eğitim olduğu belirtebilirim.

Her öğrencinin öğretmeninin dudağını görmesinden çok özel bir cihaz ile duyarak eğitim alması bizden sonra gelen kuşaklara nasip oldu.

Ortaokul ve lisede öğretmenlerde bize karşı özel eğitim almış bir durumları ve olanakları yoktu. Sadece velilerin nasıl davranılması gerektiği konusunda uyarılması dışında bilgileri yoktu. Yine de öğretmenler sınıfında işitme engelli öğrenci varlığını bilmelerine rağmen hiç umursamadan ders vermelerini mi yazayım? Tahtaya karşı yüzünü dönmemesi gerektiğini bildiği halde; sırf keyfinden döndüğünü mü yazayım? Bilmiyorum. Ancak benim çözümüm basitti; en önemli çözüm:hocanın her önemli konuyu (hepsini değil önem verdiği notları alan) defterine yazan sıra arkadaşlarım olmasaydı gerçekten çok zorlanacaktım.

Üniversite yıllarında liseden edindiğim disiplinlerim ve çok iyi alt yapı hazırlama sayesinde zorlanmadım. En çok mimarlıkta zorlandım. Yaratıcı olmak ve bunu 3 boyutlu düşünmek çok zordu. Hocaların bunların üstesinden nasıl geleceğimizi anlatırken, hocayı hiç dinleyemem bir bakıma etkisi var.

Her işitme engelli pekâlâ üniversite okuyabilir ancak disiplinli olması ve çok sabırlı olması gerekiyor.

İşitme engelliler diğer engel gruplarına göre (örneğin bedensel engelliler) daha şanslı sayıldıkları yönünde bir genel kanaat var. Bedensel engellilere göre mimari sorunlar sizi hiç etkilemiyor mesela. Bununla birlikte İşitme engellilerinde kendilerine göre büyük sorunları var. Karşı tarafla iletişim kuramamak (veya iletişim sıkıntısı çekmek) en basitinden kapı zilini duymamak, telefonla konuşamamak v.b gibi sorunlar. İşitme engellilerin yaşadığı sorunları daha iyi anlamamız adına bize yaşadığınız sorunları anlatabilir misiniz?

Çok kapsamlı bir soru oldu. Atıyorum biz Van.’dayız. Depreme yakalandık. Ne olacak? Dışarıdaki gürültü duyduğumuzda bağırarak yardım isteyecek miyiz? Ki duyalım. İlk dakikadan itibaren  mi bağıralım? Ne yapalım? Çözüm yok bizde. Çaresiz durumda kalırız. Al birini vur ötekine durumu olur.

Her engellinin engelinde bir kıstası vardır. Biri birinden üstün saymak zordur. Toplumda genel kanı budur. Görme engelli olmadığınıza dua edin. Hadi siz engelli değilsiniz sağlamdan bir farkınız yok deyin.

Yüzyüze geldiğimizde söylenen söz budur: görme engelli olmadığınıza dua edin.

Yolda yürürken söylersiniz: bedensel engelli olmadığınıza dua edin.

Çalışma hayatına, boşverin okul hayatına gelince: Geri zekalı muamelesi gösterirsiniz(Lütfen Zeka özürlüler ile alay ettiğimi düşünmeyin). Anlamıyor der sıkılırsınız.

Burada bizde olmayan şey iletişim. O olmayınca bizim diğer engellilerden ne farkımız kalır? İletişim sağlanmayınca ne yaparsan yap: bütün iyilikler bir anda söner gider.

Demem şu ki işitme engelliler dibini aydınlatmayan mum ışığı gibidir. Dışarı çıkardığınızda söner. Bir fayda alamazsınız.

Bana bakmayın ben işitme engelliler içinde en iyisi konumdayım. Her bin engelli arasında bir şans konumdayım. Bardağın dolu olan kısmına bakıyorsunuz; oda bir damla su bile etmiyor.

Çalışma yaşamınızda (özel sektör veya kamu) işitme engelli olduğunuz için zorluk yaşadınız mı hiç? Amirleriniz tarafından ayrımcılığa uğradınız mı?

Özel Sektörde kendi çözümlerim vardı. Bireysel olarak çalışıyordum.

Basit bir yoldan anlatayım:

Kamu.dayım şuan. Özel çaycımız var. İletişimimiz şu halde. Cep çaldırıyorum. Bir dakika geçmeden bir çay geliyor. Kaç çay istediğime gelince telefonu birkaç kez çaldırmam gerekiyor. 2 kez çaldırır kapatırsam 2 çay. 3 kez çaldırır kapatırsam 3 çay vs.

Özel sektörde ise sekreter ön planda olur. Sorunları sekretere sözlü aktarılır, bana da yazılı olarak gelir. Telefon bir bakıma öyle idare edildi. Şimdi internet var, cep telefonundan mesajlaşma var. Faks var. İletişim bu yoldan; daha detaylı iletişim isteniyorsa; altımda araba olurdu. Atlarım giderim sorunu öyle hallederim.

Kamuya gelince; tek sorun her seçimden sonra müdürün değişmesi. İşlemlerin sil baştan yapılması, müdürün benim başarımı keşfetmesi ancak son anda olması, hoş bir davranış olmuyor. Her Müdürün bakış açısı da farklı tabi ki, çoğu ile iyi bir uyum sağladığım söylenmez.

Amirlere gelince; herkesin dudak yapısı farklıdır. Dolayısıyla herkesin dudak okumayı anlamamı beklemeyin. Kimisi dudak oynatmadan konuşur kimisi daha ağzını açmadan sanki karnından konuşur. Gel sen anla bunarlın ne dediğini; amirimle yazışarak anlaşıyorum maalesef.

O benim sesime yabancı, bende onun dudaklarını okuyamıyorum. Yinede iyi yazışıyoruz.

 

 

Toplumumuzda engellilerin evliliği daha doğrusu engelli bir kişinin engelsiz bir kişiyle evlenmesine soğuk bakılıyor. Bildiğimiz kadarıyla siz (bildik manada) engelsiz biriyle evlendiniz. Evliliğinize karşı çıkan oldu mu, olduysa bu karşı çıkışları nasıl bertaraf ettiniz?

Şuan ki eşimle hiç sorun olmadı; ancak başımdan öyle bir olay geçti: Mimarlığa başlamama etken olan bir olay: Uzun süre birlikteliğimiz olan bir kız arkadaşım vardı, ailesi sırf benim işitme engelli biri olduğumu öğrendiğinde tepkisi korkunç oldu. Toplumda işitme engelli bir birey yarım adam olarak görülür(gerizekalı olarak algılanır). Kız arkadaşıma karşı tavır aldılar. Mecburen ayrıldık.

Özel sektörde çalışırken okuldan bir arkadaş vasıtasıyla tesadüfen eşimle tanıştım. İşin ilginç yani tam işimiz tamam olacakken o an işsiz kaldım. Şükür ki eşim sabırlı biri çıktı. Beni daha ilk başlarda iken destekledi.

Toplumda İşitme engellilerin normal birey ile evlenmesine sıcak bakılır. Çünkü doğuştan işitme engelli, diğer işitme engelli biri ile evlenirse; çocukları büyük olasılıkla işitme engelli olarak doğuyor. Genetik yapı nedeni ile bu tür doğumlar olduğundan dolayı aileleri tarafından baskı altına alınıyor. Bir bakıma haklılar. Bu tür ilişkilerine onay vermemek çok zor: çocuklarının mutluluğu tatmaları en büyük doğal hakları olduğunu biliyorlar.

Diğer yandan iki işitme engelli ebeveyn bebeğin sesini nasıl duyacak? Sabaha kadar ağlayan bebeğe yazık değil mi? Bebek neyse günlük gereksinimleri nasıl karşılayacaklar? Mesela tüp bitti, mesela damacana su bitti. Mesela gece yarısı acile gitmeniz gerekiyor, mesela polis imdat aramanız gerekiyor.

Normal bir birey ile evlilik genelde yürümüyor. İletişim kopukluğu; birbirlerini anlamama; birbirlerine destek olamama; uzun süren bir tür bıkkınlık vs bu tür olaylar mutsuzluğu artırıyor ve boşanmalar o yönde daha şık görülüyor. Boşanmaları halinde üzerinden büyük yükler kalktığı oluyor. Rahatlıyorlar. Sonuç: işitme engelliler kendi kafalarına uygun bir birey ile evleniyor. Oda  kendisi gibi işitme engelli oluyor.

Benim eşim normal birey, Allaha şükür sorunlarımız olmadı. Olsa bile üstesinden geliyoruz.

Ben niye normal bir birey ile evlendim? çünkü işitme engelliler, beni bu halimle kabullenmedi. Birkaç kız arkadaşım oldu benim gibi, yine de beni aralarında kabul edemediler. Gerekçe işitme engelliden çok normal bir birey olarak gördükleri için. Ayrıca zeka ve eğitim seviyesi de etkili oldu. Çok yüksek seviyede olduğum için onlar bana alt seviyede ve basit bir birey gibi gözüktüler.  Yani onlarla ne konuşayım? Neyi paylaşayım? Sohbetleri bile basit, bana anlattıkları ise çocukça gelmeye başladı; benim anlattıklarımdan anlamamaya başladılar. Nasıl diyeyim? Din konusu açtıklarında benden gerideler, toplumu eleştirdiklerinde siyaseti eleştirdiklerinde bakıyorlar benden çok gerideler. Kitap okuma alışkanlıkları yok, gazete ve haberler konusunda bilgisiz durumda kalıyorlar. Aydınlansın diye anlattıklarımda gözleri büyüyor korkuyorlar. Bir ilerleme sağlar diye bir süre sevgililiğimi ilerlettim. Mümkün olmadığını çok uzun bir süreç içinde mutsuzluğu gördüm. Devamı olmayacak şeylerdi.

Normal bir insanlarla da kız arkadaşlarım oldu, sevgililerimde; bende onların seviyesinde olmama rağmen hızlı iletişimden yoksun kaldığım için; bazen istenilmeyen kişi durumda kaldım. Her ne kadar iyi bir arkadaşımdır diye mecbur kalanlar oldu, bu durum beni çok incitti. Bazen de bizden biri gibi davranıp diğerlerinden uzak tutmayıp özel bir şey yapmayanda oldu. İşte Eşim bunlardan biri.

“Bir İşitme Engellinin Başarı Hikayesi: Irgatlık’tan Mimarlığa” üzerine 3 yorum

Yorum yapın