Ağrı ülkemizin medeniyet tarihindeki yeri açısından en önemli merkezlerinden biridir. Bir anlamda hayat Ağrı’da başlamıştır. Nuh Tufanı ile ilgili anlatılan efsane ve hikayelerin hepsinde Nuh’un Gemisi Ağrı Dağı’na oturmuştur. Nuh geminin kapaklarını açtıktan sonra hayat dünyaya Ağrı’dan yayılmıştır.
Ağrı Anadolu’da İslamiyetin yayılması için önemli bir geçiş kapısıdır, stratejik önemi sayesinde her daim ülkelerin elinde tutmak istediği bir toprak parçası olarak geçmiş durumda. Ağrı aynı zamanda medeniyetler için önemli bir sığınaktır. Kafkas sıradağlarından geçmek çok zor olduğundan Ağrı her zaman güvenli bir liman olarak algılanmıştır. Ağrı’da en çok Urartular’ın izleri görülür. Hanlar, hamamlar, kaleler, saraylar ve su yollarının çoğu Urartular zamanında yapılmıştır.
Ağrı Dağı
Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı da 5165 metrelik yüksekliği ile burada bulunur. Eski çağlardan biri bu yüksek dağ bilginlerin ve maceracıların ilgisini çekmiştir. Dağın bazı bölgelerinde mağaralar ve yaşam alanları olduğu bilinmekte. Dağ görüntü olarak da bir çok dağda bulunmayan bir yapıya sahiptir. Büyük bir düzlüğün içinde birden yükselen Ağrı Dağı, efsanelerde de aynen böyle anlatılmış durumda.
Ağrı Dağı adı dini kitaplarda Ararat olarak geçer. Özellikle Eski Ahid Tekvin bölümünde bu dağdan ve Nuh’un gemisinin bu dağa yerleşmesinden bahseder. 1950 yılında havadan çekilen fotoğraflarda Nuh’un Gemisi’ne benzer parçalar görülmüş ve bu parçaların görüldüğü yer Astronot Neill Armstrong’un da aralarında bulunduğu bir ekip tarafından incelenmiştir.
Ağrı Dağı hem dini kitaplarda sıkça geçmesi hem de farklı güzelliği ile yılın her ayı turist çeker. Ağrı Dağı’na gezi olarak gidenlerin dışında buraya macera için giden dağcıların sayısı da oldukça fazladır. Tırmanışlar genellikle dağın güney yüzünden yapılır. Bunlar klasik tırmanış olarak adlandırılan kısa rotalardır. Kuzey rotaları ise teknik buzul tırmanışları kategorisine girer ve oldukça zorludur.