2012 yılına girmeye hazırlandığımız bu günlerde tatilden keyif almak isteyen herkesin yapmayı planladığı şey eğlenmek.. Eğlenmek, hak edilen bir şey mi? Yoksa eğlenmek insan olmanın, insan olarak elde edilen şeylerin kapsadığı bir şey mi?
Beklentilerimizi neye göre ayarlamamız gerekiyor? Neyi ne kadar istememiz gerekiyor? Ya da tek şeyi bile istemeden, hissetmeden yaşamayı başarmak, hayatı böyle korunarak yaşamayı bir sevgi gösterisi olarak kabul etmeye devam ederek mi göğüslemeliyiz? Bizi seven ve değer verdiğine inandığımız insanlara karşı daha sakin olmaya çalışarak, aslında bizi düşünmesi gereken onlarca insanın hayatımızdan çaldıklarını düşünerek nereye kadar gidebiliriz.. Farklı bir yaşam belki bazıları için o kadar da farklı değildir. Ama bilinmesini istediğim ve özellikle üzerinde durduğum şey, insanların büyük kısmının farklı bir yaşam değil normal bir yaşam istediği gerçeğinin atlanmaması. Farklı ve normal kavramlarının içsel kaosuna girmeden, yani neyin neden normal sayıldığına saydırmadan devam etmek istiyorum.
Eğlence mekanlarının zengin, genç hatta hayatı ciddiye almayan insanlar için olduğunu düşünenler çoktur. Burada olanların dünya sorunlarını, burada olmak isteyip de burada olamayanların dertlerini ciddiye alacaklarını sanmıyorum bende. Çünkü buraya gelen kişiler zaten kendi kişisel problemlerinden kurtulmak ve iç dünyalarından uzaklaşmak için geliyorlar. Eğlenmek, aslında sadece bu işe yarar. Eğlenmek, üzüntü veren düşünce ve davranışlardan uzaklaşarak yapabileceğiniz bütün her şeydir. Ve bunu yapmak için en iyi yerler eğlence mekanlarıdır.. Alkollü veya alkolsüz, yapabileceğiniz tüm o kötü şeylerden uzaklaşma isteği ve davranışları buralarda mümkündür.
Mi acaba?
Farkında olmak bir çok şeyi değiştiriyor. Farklı konularda farklı görüşler savunmak, bu ayrımı yapabilmek.. Hepsi arasında ince, görünmez bir çizgi de olsa bunu yapabilmek güzel. Bu farkındalığı yaşamak güzel. Sizlere bir tespitimden bahsetmek ve aslında gerçeğin nasıl da saptırıldığını anlatmak istiyorum. Bazen hayata o kadar kaptırırız ki, gerçeği görmekte zorlanırız. Bunda etken hayattır diye zannederiz. Aslında neyi nasıl algıladığımızdan tutun da, neyin nasıl olması gerektiğine kadar bütün bu süreci yöneten tek bir şey vardır. Günümüz dünyası için de vazgeçilmesi mümkün olmayan bir güç bu.
Kapitalizm!
Kapitalizm bize bir çok şeyi öğütler. En başta çok para kazanmamız gerektiğini, bu paraları asla biriktirmemiz gerektiğini.. Bu paraları nasıl harcamamız gerektiğini.. Para kazanmayı da harcamayı da emreder bilinçaltımıza. Ve bizler, hayatımız boyunca para kazanıp harcamak için köleleşiriz. Akşam yemeklerinde kola içmenin aile saadeti ile özdeştiğini kapitalizm öğretmiştir. Aynı şekilde üzgün olduğumuzda sigara içmeyi de.. Alkol almayı da.. Tüm bunları zenginlik belirtisi olarak kullanabileceğimiz ve bunun sosyal statü için sınıf atlama ile aynı kefeye girdiği gerçeğini de.. Kaliteli bir ayakkabı, marka bir ceket, puro ve viski. Özel, spor son model bir araba.. Lüks bir ev.. Bir ev daha.. Tüm bu arsızlığın bize öğrettiği, nasıl yaşamamız gerektiği değildir, nasıl hissetmemiz gerektiğidir.
Köleleşmenin de üstünde, nasıl hissetmemiz gerektiğine kadar yani ruhumuza kadar bizi yöneten bu döngü, yılbaşı gecesi eğlence mekanlarını doldurmamız gerektiğini de bizlere öğretiyor. Başka türlü bir eğlencenin mümkün olamayacağını da. Sıkıntılarımızdan, bizi rahatsız eden düşünce ve davranışlardan kurtulmanın tek yolu olarak bunu öğrendik, başka türlüsünü denemeye cesaretimiz yok.
Gerçeği değil, yanlış hislerini değiştirebilen kahramandır artık. Neyi nasıl hissetmesi gerektiği dayatılan kişinin sahte hisleriyle mutlu olması, gerçekliği göğüsleyebilenlerin ve bu gerçek hislerle yaşamayı başaranların zaferidir. Eğlenmenin adını koymayı, eğlenme formülünü belirleyenlere kafa tutmayı başarbildiğimiz sürece gerçekten eğlenebiliriz. Herkesin yeni yılı mutlu, eğlenceli ve keyifli geçsin.. Mutlu yıllar!