Engelli olabileceğimiz asla aklımıza gelmeyen bir ihtimaldir. Ve böyle bir şeyi düşünerek de hayatımızı harcamayacağımız kesin. Ancak engellilik sadece doğuştan gelen bir farklılık değildir. Sonradan da kazalar sonucu engelli olunabilir. Ve böyle bir şeyi yaşadıysak kendimiz olmasa da tanık olduysak en azından o acıyı o eksikliğin verdiği derin acıyı biraz olsun hissedebilmişsek anlayabiliriz belki de bir engellinin hayat boyu süren acısını. Ve her zaman ihtiyaçları olan desteği alamayabilirler ya da almak istemeyebilirler.
Onlar hayata küsmeden yaşama sevinçlerini kaybetmeden ki yaşamak için bir insanın ihtiyacı olan en içten arzusudur yaşama sevinci ve onlar bunu kaybetmeden farkında olmalıyız. Bu farkındalıkla onlara ihtiyaçları olan maddi olmasa da manevi destek olmalıyız ki maddi destekten kat ve kat daha önemlidir. Bunu yapabilmek küçücük adımlarla başlayabilir ve bu küçük çaba bir başkası için büyük bir adım olmanın ötesinde hayati bir değer taşıyor olacak. Bir gün bizde engelli olabiliriz ve o gün geldiğinde engelliler için hiçbir şey yapmamış olmak bizim gerçek umutsuzluğumuz olacaktır. Kendimiz engelli olmasak da eşimiz, çocuğumuz veya bir yakınımız bu duruma düşebilir ve her şeyden çok sevdiğimiz o insanın bu durumunu kabullenip hayata onunla birlikte tutunmaya çalışırken onun için durum tam tersi olabilir.
Kendini sevmeyen her konuda eksik gören biri haline gelebilir ve bu durum sizin için geri dönülmesi imkansız bir noktaya gelebilir. Bir şeyler geç olmadan hareket etmek hayat anlayışımız olmalı ve ihtiyaç sahibi insanlara ulaşmak için hayatımızın gereksiz şeylere harcadığımız kocaman bölümünden birazını bu noktaya sevk etmek bize bir şeyleri doğru yapmanın huzurunu verecektir. Bu huzura ulaştığınızda hayata bakışınız giderek değişmeye ve çevrenize daha duyarlı bir insan haline gelirsiniz.
Çevresine duyarlı hale gelen insan giderek bilgi birikimini arttırmaya yönelir bu birikimle daha iyi bir seviyede düşünmeye ve toplumsal sorunları daha detaylı görüp gerçekçi çözümler üretmeye başlar. Bu üretilen çözümler tek başına elbette gerekli insanlarla yani sizin gibi kendini geliştirebilen insanlarla bir araya gelmeden bir işe yaramayacaktır. Bir araya gelindikten sonra ilk aşamada engellilere duyarsız kalan onların varlığından haberi bile olmayan insanlara sistemli bir şekilde ulaşılmalı toplumun dikkati bu yöne çekilmelidir. Çünkü insanlar genel olarak hatta tamamına yakını başkalarının eksiklerine bakarak kendi sahip olduklarının fazla olduğuna inanma yoluna gider. Bu davranış biçimi engelli insanlar için tamamen bir kabustur. Bu kabusun sona ermesi için insanlara engelli olmanın bir tercih olmadığı mecburiyet olduğu anlatılmalıdır. Ve dünyanın sadece onlara ait olmadığı başkalarının da yaşadığı gösterilmelidir. İnsanlar bu hayatı engellilerle paylaştığımızı anladığında hepsi olmasa da duyarlılık potansiyeline sahip kitlenin dikkati çekilirse işler giderek kolaylaşacaktır. Toplumun anlayış tarzına direkt olarak etki edecek bu tür eylemler birbirini tetikleyecek sosyalleşemeyen engelli insanların bir nebze olsun sosyalleşmesini sağlayacak aynı zamanda toplumun onları daha kolay kabullenmesine yol açacaktır. Toplumun dışına itilme korkusu kalmayan engelliler hayata daha sıkı tutunabilir yaşamaya daha istekli ve mücadeleci bir ruh yapısına sahip olabilirler. Böyle adımlar atarak hayata kazandırdığımız insanların dünyaya ve dünyamızda ki hayat döngüsüne yapacakları katkılarla yaşantımız çok daha güzelleşecektir. Engelleri aşıp bu güzellikleri hep beraberce yaşamak hissettiğimiz hazzı kesinlikle arttıracak bu dünyanın kendimizi yalnız hissettirecek kadar büyük olmadığını anlamamızı sağlayacaktır. Yalnızlıklarımızı yenmemize kesinlikle faydası olacak olan bu yardım seferberliği kendi engellerimizi de aştığımız mutlu bir topluma giden yolun anahtarıdır.