1950’de yapılan seçimler 27 yıllık tek partili dönemin biteceği anlamına geliyordu. 1923’den beri ülkeyi kendi başına yöneten Cumhuriyet Halk Partisi, halkın oyuyla yerini Demokrat partiye devretti. 408 milletvekiliyle meclise giren Demokrat Parti’nin Genel Başkanı Celal Bayar, oy çoğunluğuyla Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü cumhurbaşkanı seçildi. Hükümeti kurma görevi ise Aydın milletvekili Adnan Menderes’e verildi.
İkinci Dünya Savaşı boyunca doğru bir şekilde yürütülen tarafsızlık politikası sonucu, Türkiye için uygun ticari ilişkiler gelişmiştir. Bu yüzden Demokrat Parti iktidarı ilk yıllarında dış kaynaklı kredi bulmakta başarılı oldu. Ayrıca savaş boyunca Merkez Bankası rezervleri altın ve döviz bakımından iyi bir seviyeye ulaştı. Tarımda makineleşme sağlandı, karayolları politikası hızlandırıldı, köyler kasabalara, kasabalar şehirlere hızlı bir şekilde bağlanmaktaydı.
Ülkede yaşanan bu ekonomik ferahlama halkı demokrat parti’ye daha da bağladı. Özellikle 1950-1954 yılları arasında, CHP’nin sadece eleştiri yapması ve çözüm olabilecek bir öneri sunamaması nedeniyle 1954’de gidilen seçimlerde demokrat parti gücünü iyice artırdı. Oyların %57.52’ini alan Demokrat Parti, Cumhuriyet tarihinde kırılamamış bir oy rekoruna imza attı.
1957 yılında yapılan seçimler sonrasında siyasi ortamda sertlik gün geçtikçe daha da artmaya başlamıştı. Türkiye bu dönemde, dış borçlarını ödeyemez bir hale gelmişti. Ayrıca Kıbrıs’da ki bir takım örgütlerin, Türklere baskı yapmaya başlaması Kıbrıs olaylarının başlamasına neden oluyordu. 1960 yılından itibaren muhalefetle iktidar arasında olan kavga daha da ateşli bir hal almaya başlamıştı. Bu dönemde muhalif yazarlar tutuklanıyor ve basın sansürleniyordu. Türkiye sansür dönemine girmişti. Bu yapılanların demokrasiye karşı gelmek ve baskı rejimi kurmanın, başlangıç adımları olduğunu dile getiren İsmet İnönü, belki de demokrasinin her şeyden üstün olduğu anlamına gelen “Bu yolda devam ederseniz, ben bile sizi kurtaramam” sözünü söylemiştir.
Ülkede kaos git gide artmaya başlamıştı. Sokaklarda insanlar birbirleriyle kavga ediyor, ülke adeta bir çatışma içerisine giriyordu. Alpaslan Türkeş’in okuduğu bildiri ile bu karmaşanın bittiği ve ülke yönetimine Türk Silahlı Kuvvetlerinin el koyduğu halka duyuruldu. 27 mayıs sabahı, Türk halkı 1960 darbesiyle uyandı.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Adnan Menderes başta olmak üzere bir çok Demokrat Parti üyesi, pek çok bürokrat ve bu partiye yakın olduğu düşünülen generaller tutuklandı. Mayıs darbesini yapan cuntacıların kurduğu Yüksek Adalet Divanı mahkemesi, yargılama sürecinin sonunda 14 kişinin idamına, 31 kişinin ömür boyu hapse çarptırılmasına karar verdi. Cemal Gürsel başkanlığında ki Milli Birlik Komitesi Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatih Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasının affetmeyi uygun buldu. Celal Bayar’ın cezası ise yaşı nedeniyle ömür boyu hapse çevrildi. Başbakan Adnan Menderes ise 17 Eylül 1961 tarihinde imralı’da idam edilmiştir.
Adnan Menderes’in ölümünün ardından yapılan 1961 seçimlerinde, Demokrat Partinin devamı olduğunu söyleyen Adalet Partisi; CHP’nin ardından ikinci parti olarak meclise girmeyi başarmştır. 1965 seçimlerinde ise Adalet Partisi büyük bir oy çoğunluğuyla tek başına iktidara gelmeyi başarmıştır.