Yaş farkına parelel olarak yaşanan sorunlara kuşak çatışması adı verilir. Çocuklar ve ebeveynler arasında yaşanabileceği gibi yaş aralığı ilerledikce bu çatışmanın boyutu dahada artar. Örneğin baba ile oğul arasında yaşanan kuşak çatışması dede ile torun arasında daha yoğunlaşmış şekilde yaşanır.
Kuşaklar arasındaki çatışma veya anlaşmazlıklar günümüzün en önemli problemlerinden birisidir. Tarihi çok eski olmasına rağmen tehdit potansiyeli son yıllarda hızla artmaktadır. Bunun altında yatan temel faktör hiç şüphesiz dünyadaki hızlı gelişme ve bu gelişmeye bağlı olarak değişen algılardır.
Değişen çevre ve yeni şartlar karşısında insanların yeni davranışlar geliştirmesi beklenir. Çevreye uyum ancak bu şekilde gerçekleşir. Gençler çevreye uyum konusunda bir önceki kuşaktan daha aktif ve esnektirler. Bunun sonucunda karşılıklı olarak birbirlerinin davranışlarını anlamama ve eleştiri başlar. Gençler büyüklerini anlayışsızlıkla ve hoşgörüsüzlükle itham ederken, büyükler ise gençleri hiçbir kural tanımayan, saygısız, cahil gençlik olarak tanırlar.
Bu problem alanının son yıllarda daha fazla hissedilir olmasında büyük aile yapısından çekirdek aileye geçişinde önemli etkisi vardır. Büyük ailelerde çocuk sadece anne ve babasıyla bir arada değildir. Problemlerin birçoğu aile büyükleri tarafından kolaylılıkla çözümlenmektedir Aile büyükleri daha şefkatli ve daha sabırlı olmaktadır. Yaptıkları davranışlarla iyi bir rol model olmaktadırlar. Ayrıca daha tecrübelidirler.
Büyükler kendilerince doğru olanı çocuklarına aktarır ve çocuklarının buna uygun davranışlar gösterdiklerini görmek isterler. Buna karşın gencin çevresi, arkadaşları ailesinden farklı yaşamakta ve farklı düşünmektedir. Bu gencin günlük yaşamında ve ilişkilerinde ‘ ikilem ‘ yaşamasına neden olur. Bu ikilem zamanında fark edilmez ve çözülmezse gencin aileden uzaklaşması ve kendini arkadaşlarına veya doğru bildiği çevresine ” emanet ” etmesi kaçınılmazdır. Bu durumda yapılması gereken genci dinlemek, anlamaya çalışmak ve onun yanında olmaktır.
Kuşaklar arası çatışmanın nedenleri
Bu problemi yaşamış olan bireylerle yapılan görüşmeler sonucunda probleme kaynaklık eden nedenlerin çok farklı oldukları gözlenmiştir. Bunda kültür, sosyo-ekonomik durum, yaşanılan çevrenin kent veya köy olması gibi birçok faktör etkilidir. Elbette bu yazıda bunların tümüne değinilmeyecektir. Amacımız ortak başlıkları ortaya çıkarmaktır.
KIYASLAMA: Gencin en nefret ettiği uygulamaların başlıcası kıyaslanmaktır. Kıyaslanmak gencin yetersiz olduğunu ifade etmektir. Başkalarıyla kıyaslanan genç kendisi olmaktan çıkacaktır. Belki ebeveynin amacı genci olumlu davranışlar yapmaya yönlendirmektir. Fakat bu davranışlar (maalesef ülkemizde çok sıktır) bırakın durumun olumlu olmasını, durumu içinden çıkılmaz hale getirecektir.
AŞIRI BASKI: Aşırı baskı aile ile genç arasındaki duygusal iletişimi ortadan kaldırır. Genç çocukluktan çıkmıştır. Artık o eski çocuk gitmiş tamamen farklı bir insan gelmiştir. Artık o eski çocuk kendi başına dışarıya çıkmak istemektedir. Aile izin vermez. Genç saçını farklı taramak ister, anne baba beğenmez. Genç farklı elbiseler giymek ister, anne baba istemez v.s.
GENÇTEN BEKLENTİNİN YÜKSEK OLMASI: Aile kendi çocuğunun mükemmel olmasını ister ve onu olduğu gibi kabul etmez. Gence hangi görev verilirse verilsin onu en iyi şekilde yapmasını yüksek okullarda okumasını yüksek mevkilerde olmasını ister. Bu gencin üzerinde hem baskı oluşturur hem de başarısızlık duygusu yaşamasına neden olur.
GENCİN RENCİDE EDİLMESİ: Yapmış olduğu herhangi bir hatadan dolayı özellikle arkadaş grubu içerisinde rencide edilen gençle aile arasındaki iletişim bozulacaktır. Bunun sonucunda genç ailesine karşı öfke duyacak onlara yaşadıklarıyla ilgili bilgi vermeyecektir.
GENCİN ANLAŞILMADIĞINI DÜŞÜNMESİ: Gencin çevresinin değişmesiyle beraber o her şeyi doğru bilen anne baba modeli ortadan kalkar. Bunun yerine kendisini anlamayan, her işine karışan birazda zorunluluktan olsa gerek katlanılması gereken büyükler gelir.
GENCİN POPÜLER KÜLTÜRE, AİLENİN KLASİK KÜLTÜRE SAHİP OLMASI: İrdelenmesi gereken temel faktörlerden birisi budur. Gencin yaşadığı kültür kesinlikle anne ve babanın yaşamış olduğu kültür değildir. Ebeveyn daha klasik bir kültürün içinde büyümüştür. Onun gençliğinde yaşam bu günkü kadar hızlı ve değişken değildir. Giyilen kıyafetler, dinlenilen müzik, kullanılan iletişim araçları, tartışılan konular v.b. tümüyle birbirinden farklıdır. Genç annesinin veya babasının yaşamış olduğu dönemdeki saygıdeğer birçok duruma artık saygı duymuyordur. Anne ve baba gençten kendisi gibi olmasını bekler; fakat bu beklenti çoğu zaman gerçekleşmeyecektir. Beklentilerin karşılanmaması tarafların birbirine yabancılaşmasını ortaya çıkaracaktır.
KONTROLLÜ BAĞIMSIZLIK: Çoğunlukla Anne ve Babalar çocuklarının büyüdüğünü kabul etmekte zorluk çekerler. Kendi kontrollerinde olmasını isterler. Elbette çocukları tamamen özgür bırakmamalı fakat her yaptıklarına da karışılmamalıdır.
İletişim esastır!
Bu ve benzeri birçok sıkıntının kaynağı iletişimsizliktir. İletişimden kastımız konuşma değil dinlemedir. Kontrol anne ve babada olmalıdır; Fakat bu kontrol hâkimiyet değil olayların seyrinin belirlenmesi ve rotasından çıkmaması anlamında bir kontroldür. Anne ve baba bu problemin ortadan kalkmasında sorumluluğu kendi üzerilerine almalı ve buna uygun hareket etmelidir.
Gencin kendisini değerli hissetmesi sağlanmalı, onun yaşamış olduğu dönemin özellikleri iyi kavranmalıdır. Sık sık gençle problemler sağlıklı bir şekilde tartışılmalı yapılan yanlışlıklar açık yüreklilikle ortaya konmalıdır. Gencin yaptığı herhangi bir davranış sorgulanırken gerekçeler ortaya konmalı ve gencin bunu anlaması sağlanmalıdır. Genç kendisini seven ve destekleyen bir anne ve babasının olduğunu bilmelidir.
Son olarak çocuklarımızı yetiştirirken onların sadece maddi ihtiyaçlarını karşılayan bir pozisyona düşmemeli, çocuklarımızın kalbine ve gönlüne de hitap edebilmeliyiz. Onların manevi ihtiyaçlarını doğru bir şekilde karşılamalıyız.