Engelli Hakları İzleme Grubu Projesi, Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği ile İstanbul Bilgi Üniversitesi ortaklığıyla hazırlanan raporda, ders kitaplarında engelli bireylere karşı nasıl bir bakış açısı yer aldığı belirlendi. Raporda “Ders kitaplarında engellilik, maddi yardımla (yardım kampanyaları, aylık vb.) ve merhametle yaklaşıldığında çözülebilecek bir ‘sorun’, engelli bireyler ise böylece içeriklerle ‘dezavantajlı’ bir toplumsal grup olarak görülmektedir. Araştırmadaki bulgular engelli bireylerin ikinci sınıf yurttaşlar olduğu algısını pekiştirmektedir” denildi.
Engelli Hakları İzleme Grubu Projesi, Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği ile İstanbul Bilgi Üniversitesi ortaklığıyla hazırlanan raporda, engellilerin; anayasa, yasalar ve Türkiye’de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile sağlanan eğitim, erişim, çalışma hayatı ve sosyal güvenlik haklarından ayrımcılığa uğramadan, ne ölçüde yararlanabildiğinin ölçülerek-izlendiği verileri içerdi. Bir yıl süren çalışma sonucunda elde edilen veriler engellilerin ders kitaplarında da ihlallere uğradığını gösteriyor.
Dağmedya’da yer alan habere göre, raporun sonuç kısmında şunlara yer veriliyor:
“Türkiye’de engellilere yönelik ‘eksik olma’, ‘yardıma muhtaç olma’, ‘yapamama’, ‘aciz olma’ gibi önyargılarla ve kalıp yargılar yaygın niteliktedir. Araştırmamız, ders kitaplarının bu tür önyargıları ve kalıp yargıları destekleyen ve üreten kaynaklardan biri olduğunu göstermektedir.
Ders kitaplarında engellileri toplumsal yaşamın içinde resmeden ve insan hakları perspektifini vurgulayan örneklerin sayısı yok denecek kadar azdır. Kitaplarda yazılan ya da alıntılanan metinlerde ve görsellerde engelliler genellikle ‘yaşlı, kadın, düşkün, yetim ve kimsesizler’ ile birlikte anılmakta, ‘topluma kazandırılmaları gereken’ insanlar olarak sunulmaktadır.
Ders kitaplarındaki metinlerin ve görsellerin hemen tamamında engelliler kendi başlarına sokağa çıkamayan, karşıdan karşıya geçemeyen, çalışamayan insanlar olarak resmedilmektedir. Bu durumun sebebi olarak da insanların sakat/engelli olmaları gösterilmektedir.
Bu çerçevede engellilerin toplumsal yaşama eşit düzeyde katılmalarını sağlayacak düzenlemelerin eksikliğine pek değinilmemektedir. Ders kitaplarında engellilik, maddi yardımla (yardım kampanyaları, aylık vb.) ve merhametle yaklaşıldığında çözülebilecek bir ‘sorun’, engelli bireyler ise böylece içeriklerle ‘dezavantajlı’ bir toplumsal grup olarak görülmektedir. Araştırmadaki bulgular engelli bireylerin ikinci sınıf yurttaşlar olduğu algısını pekiştirmektedir.”
Öneriler ise şöyle:
-Ders kitaplarında engellilik ile ilgili kavramlara ve görsellere sadece “Farklılıklarımız” gibi temalarda yer verilmemelidir. Bu çerçevede engellilik kimlik haline getirilmemelidir.
-Kullanılan dil ve görsel seçimi ile engellilik ‘normalleştirilmeli’; olağandışı, uç bir durummuş gibi sunulmamalı. Engelliliğin özellikle bir başarıya değinilerek sunulduğu alanlarda görünür kılınması da ‘normalleşmeyi’ önlemektedir.
-Meselenin yurttaşların sorumluluğunu aşan bir boyutu olduğu işlenmeli, ele alınmalıdır. Yardım temelli yaklaşımın kırılmasında bu bakış açısının benimsenmesi oldukça önemlidir. Engelliliğin, insan hakları bağlamında ele alınması ve dilin bu bağlamda kurulması, hak temelli yaklaşımı güçlendirir.
-Engelli bireylerin günlük hayatta yüzleştikleri sorunlar ve davranışlara ders kitaplarında yer verilerek öğrencilerin farkındalığı sağlanmalıdır. Kitaplarda bu gözle yazılan çok sayıda metne ve görsele yer verilmelidir. Engelliliğin belli konularda ve belli bağlamlarda yer alması engelliliği öğrencinin gözünde olağandışı kılmaktadır ve meselenin böyle algılanmasına yol açmakta, ‘normalleşmesine’ engel olmaktadır.
-Ders kitaplarında hak temelli yaklaşımı güçlendirecek ve yaygınlaşmasını sağlayacak metinler seçilmelidir. Seçilen metinlerde sakatlık ve engellilik, araştırmada karşılaşıldığı gibi kalıp yargıları beslediği sürece eşitsizlik ve ayrımcılığa yol açan perspektif de yeniden üretilmeye devam edecektir.
-Sağlıklı/engelli ikiliği üzerinden sağlıklı olmanın normal, engelliliğin hastalık olduğunu ileri süren hiyerarşik konumlama yapılmamalıdır.
-Özellikle Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarında hakim yardım temelli yaklaşımın hayırseverlik ile ilişkilendirilerek sunulması ve hayırseverliğin ahlaki yönden olumlu görülmesinden ötürü bu yaklaşımın güçlendirilmesinin önüne geçilmelidir.
-MEB, ders kitaplarında engelliliğin temsiline yönelik düzenlemeler yapıldığını ileri sürmektedir. Örneğin, Milli Eğitim Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği, TOHAD’ın (Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği) ders programlarında engelliliği tanıtmak, bu konuda farkındalık yaratmak için hazırlanmış ders materyalleri talebi sonucu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretim Programı’ndaki düzenlemeleri paylaşmıştır. Ne var ki öğretim programında önerilen kazanımlar, öğrencilerin “toplumda zor durumda olanlara”, “kimsesizlerin ve engellilerin sorunlarına karşı duyarlı olmaları”, “engellilere sevgi ile bakmaları gerektiği”ni salık vermekte ve bu konunun hayırseverlik ile iyi ahlak sahibi olmakla bir arada sunulması da yardım temelli yaklaşımı güçlendirmektedir. Böylece meselenin hak temelli yaklaşımla ele alınması güçleştirilmektedir. Hali hazırda, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dışındaki branşlara ait ders kitaplarında da bu perspektifin hakimiyeti göze çarpmaktadır. Bu çerçevede tüm öğretim programları hak temelli bir yaklaşım açısından gözden geçirilmeli ve yenilenmelidir.
-Engellilik konusundaki akademik ve sivil toplumsal gelişmelerin müfredata dahil edilebilmesi için MEB, akademi ve sivil toplum ile ortak çalışmalar yapmalıdır.