BU FASULYE ON YEDİ BUÇUK LİRA

Bu fasulye 7,5 lira. Hem kaynasın hem oynasın diye bir şarkı vardır bilirsiniz. Şarkı gibi fasulye fiyatları da tarihe karıştı. Fasulyenin fiyatı 17 lirayı geçti. Bu sade hali tabii. Bir de bunu sucuklu veya pastırmalı yaptığınızı düşünün diyeceğim, hiç olmayacak.

Türk insanının milli yemeği kuru fasulye-pilav ikilisidir. Sevmeyen hemen hemen hiç yoktur. Fukara kısmı yanına bir de soğan kırdı mı değmeyin keyfineydi eskiden. Şimdi ise yanına yaklaşmak imkansız.

Aynı şey yine fakirin sebzesi patates için de geçerli. Kilosu 3,5 liraya çıkan patates el yakıyor. Sadece patates yemeği yiyerek ellerindeki parayı aybaşına kadar idare edebilen ne aileler duymuşumdur çevremden.

Peki, ne oldu da insanların sofrasına artık bu ürünler gelemiyor? Biz nasıl bu hallere geldik? İzlenen hangi politika bizi bu duruma düşürdü? Nasıl fasulye ithal eden ülke haline geldik? Pirinç ithal ettiğimiz yetmedi mi? Patatesin ithal edildiği günleri de mi görecektik diyeceğim ama samanın ithal edildiği günleri de gösterdiler zaten bize.

Aslında memleketimizdeki tarım politikası bütün bu yaşananlara sebep oluyor. Çiftçi tarlaya attığı tohumu zamanı gelince kaça satacağını bilmiyor. Belirsiz bir gelecek de onu huzursuz ettiğinden tercihlerini belirlemede tüketicinin durumunu göz önüne alamıyor. Çünkü arkasında devlet desteği yok. Tarım Bakanlığı gibi bir sene hayvancılığı destekleyip öteki sene et ithal etmeye kalkarak dengesiz bir politika sürdürülmemelidir. Patates üreticileri geçen sene ellerinde kalan patatesler yüzünden zarar edince bu sene patates dikmediler. Çiftçi kendini güvende hissetmeyince sonuç ortada.

Tarım ve hayvancılık sektörü üvey evlat muamelesi görürken son yıllarda ülkemizde önem verilen tek sektör inşaat sektörü olmuştur. Rant kapısı gözüyle bakılan konut sektörü gün geçtikçe cazibesini arttırmaktadır. 2014 de 7 milyar dolar AVM yatırımı düşünülüyor. Önüne geçilemeyen bir AVM çılgınlığı sürüp gitmekte ülkemizde. Mantar gibi biten AVMlerin büyülü atmosferlerinin insanları uyuşturmasından yararlanan bu sektörün, tüketim bilincini yaralamaktan başka işe yaramadığı ne zaman anlaşılacak?

Türkiye’deki en son sanayi yatırımı 2002 senesinde Ford tesisi olarak yapılmıştır. O tarihten sonrada o büyüklükte bir tesis yapılmamış, sanayiye yatırım unutulmuştur. İç talebe ithalatla cevap verir duruma getirildik. İhracatı arttırmak, ithal mallarla mücadele etmek için ekonomiye yatırım yapmalıyız. İstikrarlı üretim planları yapılmalıdır. Oysaki elimizde olan fabrikalar ya sökülmekte ya da teker teker satılarak yabancı sermayenin eline geçmektedir.

Milletin efendisine efendi muamelesi yapılmazsa aç kalınacak günler yakındır. Önümüzdeki günlerde ekmek bulamazsanız pasta yiyin diyen Marie Antoinette devri gibi zamanlar yaşamayız inşallah.

Yorum yapın