Olimpiyatları alamamamız bazı sebeplere dayandırıldı. Bunu Müslüman ülkeyiz ondan alamadık muhabbetine dökenlere Japonya’nın inançlarına bakmalarını öneririm. Diğer yandan durumu gezi olaylarına bağlayıp kına sektörünü canlandırmak isteyenler de oldu bildiğiniz gibi. Bu yazım konu hakkında gecikmeli bir yazı olmakla beraber Suriye helikopterinin düşürülmesi üzerine benim gündemime tekrar döndü.
Savaşa meraklı bir ülke izlemini veren Türkiye, olimpiyatları bu yüzden alamadı diyenlerin yanındayım. Şiddeti kınayayım derken şiddet yanlısı gözükmek, bunu sokaklarında uygulamak… Geleceği belirsiz bir ülke profili çizmek… Daha ne olsun?
1999 deprem mağdurları bunca sene sonra evsizlik yüzünden açlık grevi yapmak zorunda kaldı. Bizim çocuklarımızın üniversiteye gireceğim diye analarından emdikleri süt burunlarından geliyor ama Suriyeli sığınmacılara maaş bağlanıp, üniversitelerimize sınavsız ve belgesiz girebiliyorlar. Çöpleri karıştıran insan sayılarımız gitgide artmakta. Kaldırımdaki sarı kabartmalı çizgiyi takip eden görme engelli bakıyorsunuz bir ağaçla burun buruna geliyor. Tüm bunlar için bilinç ve para lazım. Bütün bu aksamalar dururken olimpiyatlara para harcamak ne kadar yerinde olurdu bilmem. Zaten şu anda yatışmış gibi görülen savaş durumları alevlenirse o zaman ne paralar gidecek kim bilir? Ve ne canlar…
Diyeceksiniz ki olimpiyatlara girersek Dünya ismimizi duyacak, değmez mi? Bence yeteri kadar duydu hatta Guinness Kitabı’na bile girebilecek rekorlara imza attık. Dünya’da en çok biber gazı kullanılan ve bir parkı en çok açıp kapatan ülke olarak.
Artık Eurovision’a bile kendi isteğimizle katılmıyoruz. Ne gerek var değil mi? Düşür bir Suriye helikopteri namın yürüsün…