Türkiye’ye gelen turistlere yapılan kötü muamele ve fahiş fiyata ürün satma

Kötü Reklam Bedava

Yapılan araştırmalara göre hangi meslek gurubu, ırk ve sosyal yapıya dahil olursa olsun insanlar; memnun kaldıkları ürün ve hizmetleri bir birim bahsederken; memnun kalmadıkları ürün ve hizmetlerden beş birim bahsetmektedir.

Yukarıda söz edilen bilimsel araştırma ışığında söyleyebiliriz ki eğer siz işletmenizden ürün yada hizmet satın alan müşterinizi memnun etmemeyi alışkanlık haline getirdi iseniz kelimenin tam anlamı ile firmanızın mezarını kazmak için hummalı bir biçimde çalışıyorsunuz demektir. Halk tabiri ile anlatmak gerekirse “kazıklanan müşteri sizi tefe koyup oynatır”

Eğer yerli müşteriyi yani bu ülkede yaşamak zorunda olan müşteriyi memnun edemiyorsanız bu sadece sizin dükkanınızın sonu olur ve olumsuz tüm sonuçlarını kendiniz yaşarsınız. Ama kalitesiz hizmet verdiğiniz alıcı ülkemize misafir olarak gelmiş ve tatil süresi bitince yaşadığı ülkeye dönecek olan biri ise işte o zaman sadece kendi bindiğiniz dalı değil ağacı kökünden kesmeye çalışıyorsunuz demektir.

Yurtdışında hala ülkemiz aleyhinde acımasızca yapılan karalama politikaları son sürat devam ederken; tüm karalama politikalarına rağmen ülkemize gelmeye lütfetmiş yabancı turistlere fiyatının üzerinde ve kalitesiz ürün satmak gibi cahilce bir davranış olmasa gerek. İsterseniz “empati” yolu ile ne demek istediğimizi daha ayrıntılı anlatalım.

İsrail hakkında ülkemiz sosyal çevrelerinde konuşulan konular malum. Hernekadar düne kadar bazı platformlarda ortak hareket etmiş iki ülkenin insanları olsak ta iki ulusta oldum olası birbirini sevmez (bizi ise inanışlarımız, tarihteki savaşlarımız v.b. nedenlerden ötürü nerede ise dünyanın yarısı sevmiyor). İsrail’e turistik amaçla veya iş için gitme kararı aldınız ve bu kararınızı yakın çevrenizle paylaştınız. Sizce ilk duyacağınız cümle nedir? Yormayın kendinizi biz cevaplayalım. İlk olarak “iyi düşündün mü?” soru tümcesini işitirsiniz. Siz “evet düşündüm” deyip ısrar ettikçe çevreniz size “yapma arkadaşım, tüm dünya ne yaptıklarını görüyor, sende ki deli cesareti, nasıl böyle bir şeyi aklından geçirirsin” demez mi? Bizce de der. (Siz Israil’e gitmek istediğinizi dile getirdiğinizde yakın çevrenizin dile getirdikleri; dünyanın birçok ülkesinden yurdumuza gelmek isteyen turistlere yakın çevrelerince defalarca söyleniyor)

Varan 1 Kazıkçı Taksici

Ama siz inatçısınız. Kafanıza koydunuz ve yapacaksınız (tıpkı ülkemize tatile gelmeye çalışan turist gibi) . Derken bindiniz uçağa indiniz havaalanında. Şehri bilmiyorsunuz ve doğal olarak toplu ulaşım aracı yerine taksi tercih ettiniz. Taksiciye el kol hareketleri yaparak yada haritadan göstererek gideceğiniz yeri tarif ediyorsunuz. Harita üzerinde hava alanından 10 km uzakta görülen yol git git bitmek bilmiyor; dağlar, ovalar, denizler gezip duruyorsunuz (tanıdık geldi mi bu senaryo?). Nihayet 10 km yolu 45 dakikada gittiniz. Taksimetreye bir bakıyorsunuz Türk Lirası ile 200 T.L. yazmış taksi. Sizce İsrail hakkında nasıl bir izleniminiz olur? Memlekete döndüğünüzde neler anlatırsınız.

Varan 2 Kazıkçı Otel

“Neyse olur böyle şeyler, çok takılmamak lazım belki de elimdeki harita yanlıştı” dediniz. Taksiden inip otelinize girdiniz ve resepsiyon memuru size anahtarınızı verdi. Odanıza çıktınız. Duş alıp rahatlamak ve ardından yemek istiyorsunuz. Duşa müteakip restoran kısmına indiniz ama size ülkeye daha gelmeden sözüm ona “açık büfe” olarak satılan ve parasını da maalesef kredi kartınızdan peşin ödediğiniz yedi öğün akşam yemeği maalesef üç çeşitmiş. Ne deseniz görevliye derdinizi anlatamıyorsunuz. Nasıl olsa ülkenizden çıkıp gelmişsiniz, bir çuvalda masraf etmişsiniz. Almayı beklediğiniz hizmetin bedelini de nakit ödediğinizden sıkıntı yok otel için (bu senaryo tanıdık geliyor mu?) Bu durumla karşılaştığınızda İsrail hakkında neler söylersiniz? Siz yakın çevrenize, onlarda yakın çevrelerine “abi aman ha İsrail’e mecbur kalmadıkça gitme, gidersen de hizmeti almadan para ödeme” diye davul çalarak anlatmaz mısınız? (İşte yabancı turistte aynen böyle yapıyor)

Varan 3 Kazıkçı Lokanta

Baktınız oteldeki görevli halden anlayan bir ademoğlu değil “bari dışarda yemek yiyeyim” dediniz. Oturdunuz lokantanın birine iki tabak yöresel yemek söylediniz. Ta İsrail’e gelip yöreye özgü bir şey yemeden olmaz tabi. Yoksa ülkeye döndüğünüzde “eee İsrail seyahati nasıl geçti?” diyenlere sabahtan akşama kadar “abi sorma kazıklardan kazık beğendim, onlarda ben yedikçe yenisini getirdiler, buna da şükür” diyecek değilsiniz ya!? Bu duygularla yemeğinizi sipariş ettiniz. Masada da toplam üç kap yemek var. Ama sizin sipariş etmediğiniz tabaklar durmadan masaya yağıyor. Tatlısından, tuzlusuna ne isterseniz. Masada bileklerinizi koyacak yer yok. Daha birçok tabağa dokunmamışsınız bile. “Yahu bu İsrail’i de ne kadar yanlış anlatıyorlar bize, baksana sipariş etmediğim bir sürü ikram tabağı geldi masaya” diyordunuz ve bu duygularla hesabı istediniz ki oda ne! Hesap Türk Lirası ile 300 T.L. tutuyor (Yani Türkiye’yi anlatsam bu kadar güzel nokta atışı yapamazdım herhalde). “Bir yanlışlık var herhalde” deyip garsonu çağırdınız. Turiste hizmet veren bir yer olmasına rağmen evrensel dil İngilizceyi bile bilmeyen garson (bu garson da tanıdık sanırım) “hesapta yanlış yok, ne yedi iseniz o” anlamına gelen cümleyi el kol işareti ile anlattı. Çare yok. Deplasmandasınız ve o hesap ödenecek. Homurdana homurdana hesabı ödediniz ve bir taraflara baka baka mekanı terk ettiniz. Memlekete dönünce ‘anlat abi ne yedin ne içtin” sorusuna sizce ne cevap verirsiniz? İsrail devlet başkanı ağzı ile kuş değil albatros tutsa Allah aşkına ağzınızdan olumlu bir şey çıkar mı? (Ülkemize gelen turistin memlekete dönünce “yemekler güzel miydi? Sorusuna verdiği cevaplarda sizinkine yakın. Üzülmeyin)

Varan 4 Hediyelik Eşya Değil, Resmen Kazık Satıyorlar!

Lokantadan çıktınız. “Bari eşe dosta hediye bir şeyler bakayım da ta İsrail’e gitti bavulundan başka bir şey getirmedi demesinler” dediniz. Şimdi giyecek alsanız olmaz, elektronik alsanız olmaz. Bu ürünler dünyanın her yerinde var. En iyisi ben yine İsrail yaşayışını anlatan bir hediyelik eşya alayım dediniz. Girdiniz dükkana bereket satıcı çat pat İngilizce biliyor. Biliyor bilmesine de keşke bilmez olaydı. Neyin fiyatını sorsanız el yakıyor. “Yahu bu ne iş arkadaşım? Neden bu kadar pahalı?” sorusuna ise “efendim bunlar mistik İsrail Eserleri. Mesela şu çanak bilmem kaçıncı yüzyıldan kalma…” diye anlatıyor vatandaş. Tabi gözleriniz parlıyor sizin. Anlatılan gibi ise çanak bedava. Hemen kredi kartınızdan bir slip alıveriyorsunuz çanağı.

Otelinize doğru yola koyulduğunuzda bir yandan da çanağı inceliyorsunuz. Ana oda nesi?! Çanağın altında “made in China” yazıyor. “Şimdi bir kucak parayı Çin malı çanağa mı verdik? E bunlar Tahtakale’de kilo ile satılıyor, almayanda bir ton sopa yiyor” cümlelerini içinizden geçirmek sureti ile otele doğru yürürken birden aklınıza çok parlak bir fikir geliyor: “Neyse canım geri vereyim de paramı alayım bari” Her ne kadar bu fikir dükkana girip derdinizi anlatana kadar “parlak” gibi görünse de satıcı bu fikri uygulamanın pekte mümkün olmadığını gösteren İngilizce ve İbranice yazılmış bir yazıyı gösteriyor “Satılan Mal Geri Alınmaz”

Tabi siz çanakla (pardon Çin malı çanakla) el elde baş başta çaresiz otele dönüyorsunuz. Neyse çanağı bir şekilde değerlendirdiniz diyelim (nasıl değerlendireceğinizi merak ediyorsanız ülkemize gelen yabancı turistlerin Türkiye ile alakalı anılarını internet üzerinden okumanızı tavsiye ederim) peki memlekete dönünce “bana İsrail’den ne getirdin?” sorusunu yönelten anneniz, babanız, eşiniz, çocuğunuz, kız arkadaşınız ve cümle eş dost akrabanıza ne cevap vereceksiniz?

Ne güzel reklam yaptı değil mi İsrail? Kesin en yakın tatil planlarınız içinde gidilmesi gereken ilk yer olarak geçiyor… Umarım iğneyi size batırabilmişizdir. Zira başarılı olduysanız çuvaldızı aklınızdan bile geçirmeyeceksiniz.

 

Yorum yapın