TREN GELİR HOŞ GELMEZ

Halkalı-Gebze arasındaki demiryolunun Marmaray projesine bağlanması nedeniyle çalışmaları 1 Mart 2013’de durdurulan Kazlıçeşme-Halkalı hattı için vatandaşlar Küçükçekmece tren istasyonu önünde “Trenimi İstiyorum” eylemi yaptılar. Haklılar tabii. Ülkenin işgalden kurtulduğu en zor şartlarda yurdumuz demir ağlarla dört baştan örülebilmişse şuradan şuraya bir demiryolu niye döşenemiyor diye düşünüyor insan.

Haberlerde gördük. Bir ay sonrası için bitirilme sözü verilen hat için hiçbir çalışma yok. Pardon! Var… Birkaç tane belediye işçisi hat üzerinde rastlanan arkeolojik buluntuyu sanki ortadan kaldırmak istercesine kazma kürekle çalışıyorlar. Arkeolojik buluntu gibi önemli bir durumu kapsayan sahadan söz ediyoruz. Bir bostandan falan değil.

Geçmişimize, atalarımıza, Osmanlıya duydukları saygı ile övünenler, Osmanlıcayı okullara ders olarak koyacak kadar saygı duyanlar ki bu nedenle her vesileyle onların kıyafetlerini olur olmaz yerlerde sergileyerek gözümüze sokanlar, binlerce yıllık ötelerden bize sunulan bu tarihi, belediye işçilerinin kazma-küreğine teslim edebiliyorlar.

Başlarında sözleşmeli bir arkeolog hanımın olduğu ve “bizim gözetimimizde çalışıyor işçiler” dendiği haberleri daha da acı. O sahada arkeologlardan başkası kesinlikle çalışamaz. Bol kepçe lokantasındaki kepçe gibi kürekler kullanılamaz. İnce işlerdir bu işler. Aceleye gelmez. Ne çıkacağı belli olmaz. Bir bakarsınız yanlışlıkla çok değerli bir tarihi eserin canına okumuşsunuz. Geçenlerde tesadüfen tanıştığım Antalyalı bir arkeolog hanım, bana mesleğinin zorluklarından ve iş bulamadığından yakınmıştı. İşte böyle kim bilir kaç arkeolog işsiz geziyor.

Kadro verilmiyor. E, belediye işçileri varken ne gerek var değil mi? Bir arkeolog yeter. O söyler ne yapılacağını. Sanki eve temizliğe gelen kadına neler yapacağını söyler gibi bir durum var ortada.

Ama yadırgamamak lazım. Marmaray yapılırken rastlanan, arkeoloji tarihi açısından milat sayılanlar için “çanak çömlek” diyen zihniyetler ülkesindeyiz. O çanak çömleği Avrupalı ele geçirse başına taç eder o başka. Ayrıca o çalışmada 35 batık gemi, 9 gömü, 30 binden fazla taşınabilir tarihi eser ve binlerce kemik bulunmuştur. Bir şeyler yapmak uğruna geçmişin umursanmadığını görmek, sanatın içine tükürüldüğü, ucube diye nitelendirildiği bir ülkede yaşamak gerçekten çok üzücü.

Halkımız için tren çok önemlidir. Üstüne türküler, şarkılar yakmıştır o trenlerin. İstediğin kadar duble yol yap; halk trenini ister. O çoğu tarihi eser olan tren istasyonu binalarını görmek ister. “Yapmadık mı hem de en hızlısından yaptık” diyeceklerdir şimdi. Evet, düşünüp taşınılmadan raylara konulan hızlı trenin yaptığı kazayı unutmadık. Hele o giden 41 canın yakınları hiç unutamazlar. Ayrıca hızlı trenin yaptığı kuş katliamlarının fotoğrafları hala gözlerimizin önünde. Göçmen kuşların göç yollarına tren hattı koyan kafalar, onların yollarını değiştireceğini sandılar. Neden? Çünkü çoğunluğu her yapılana susan, tepkisiz kalan bir halkın başındalar. Ama göçmen kuşlar öyle değiller; yollarını hiçbir zaman değiştirmezler.

Ya, işte bu para meselesi değildir. Cumhuriyetin ilk devirleri gibi zorluklar içinde yapılan trenlerden, demir yollarından görkemlisi de yapılabilir belki ama ruhu konabilir mi? O ruh olabilir mi?

Oldubittiler ülkesinde yaşamak zorunda mıyız? Aylar, yıllar sürecek bir arkeolojik çalışmanın, Marmaray’ın iki sene önce 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na yetiştirilmesi için alelacele bitirilmesi gibi Kazlıçeşme-Halkalı hattının bir ay sonra açılması hiç de şaşırılacak bir şey olmayacaktır.

Ülkemizin her yanı özellikle de İstanbul’un altı üstü tarihtir.

Tarihe saygı lütfen!
Doğaya saygı lütfen!
İnsana saygı lütfen!

Yorum yapın