ÖMER SEYFETTİN’İN BAHAR VE KELEBEKLER ÖYKÜSÜ ÜZERİNE

Doksan yedi yaşında bir kadınla, bu kadının torununun torunu arasında geçen öyküde olaylara ve olgulara farklı bakış açısı ile kuşak çatışması anlatılır. Peki olan biten nedir? Genç bir kız kitap okumaktadır. Büyüknine ona ne okuduğunu sorar. O da Piyer Loti’nin “Hayal Kırıklığına Uğramış Kadınlar” anlamına gelen kitabını okuduğunu söyler. Genç kız Türk kadınlarının mutsuz olduğunu iddia edince büyüknine buna itiraz eder. Eski Türk kadınlarının çok mutlu olduğunu ileri sürer. Böylece çağının kadınlarının yaşamını anlatmaya başlar.

Büyüknine önce kendi dönemindeki eğitim sistemini dile getirir. O dönemde Farsça öğrenilmekte, Cami dersi ( 15.yüzyılda İran’da yetişen bilgin Cami’nin Arap dilbilgisiyle ilgili yapıtı üzerine yapılan ders) alınmakta, Fuzuli ve Baki’nin gazellerini ezberlenmekte, Mesnevi okunmakta, düzyazıda kafiyeler yapılmaktadır. Hatta tüm bunları kocalarıyla konuşurlar. Zekalarıyla, esprileriyle onları kendilerine hayran bırakırlar.

Büyüknine şimdiki eğitim sistemini eleştirir. Yeni kuşakların Fransızca dersler almalarının kendi dillerinden uzaklaşmasına yol açtığını ileri sürer. Gençlerin yabancılara benzemek istedikçe benliklerinden uzaklaştıklarını belirtir. Bu nedenle de çevrelerinden nefret ettiklerini, mutluluğu bilmediklerini anlatır. Öykünün ilerleyen bölümlerinde eski Türk kadınlarının yaşam biçimini büyükninenin ağzından öğreniriz. Şöyle ki:

TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL YAŞAM: Eski Türk kadınlarının kendilerine özgü eğlence yerleri vardır. Buralarda binlerce kadın bir araya gelip eğlenirler. Çocukluk, okula başlayış, sünnet, evlilik, doğum ritüelleri yapılır. Eski Türk kadınları için her şey bir zevktir. Hele hele bahar sevinç ve mutluluk kaynağıdır. Toplumsal yaşamda bahar geldi mi bahçelere çıkılıp eğlenilir. Bu arada maniler söyleyip kelebeklerle fal bakılır. Öncelikle ilk kelebeğin beyaz ya da pembe olması için maniler söylenir. Çünkü her kelebeğin bir anlamı vardır. Beyaz kelebek mutluluk, şansa; pembe kelebek sağlığa; sarı kelebek üzüntü ve hastalığa; siyah kelebek büyük sıkıntılara ve ölüme işaret eder. Yine küme küme görülen kelebeklerin de bir anlamı vardır. Beyaz kelebek kümeleri zenginliğe, pembe kelebek kümeleri bolluğa, sarı kelebek kümeleri kıtlığa, kırmızı kelebek kümeleri savaşa, siyah kelebek kümeleri hükümet bunalımı anlamına gelir. Beyaz kelebek görünce bir yıl boyunca mutlu olunacağına inanırlar. O kelebeğin şerefine semailer okurlar.

GİYİM VE KUŞAM: Eski dönemde anne, kız ve nineler ortak giysiler ve mücevherler kullanırlar. Pabuç ve ferace giyerler. Moda denilen şey yoktur. Büyüknine; batılı yaşam biçiminin giysileri, eşyaları, hatta ruhları bile değiştirdiğini düşünür. Feracelerin parçalandığını, papuçların atıldığını, kınaların yerini ojelerin aldığı söyler. Ona göre, adetlerin değişmesiyle birlikte sevinçler de solmuştur. Bu nedenle sıkıntılı, herşeyden nefret eden bir kuşak yetişmektedir.

KARI KOCA İLİŞKİLERİ: Büyüknineye göre; eskinin kadınları, çirkin ya da hastalıklı değildir. Erkeklerin yalnızca kendi kadınlarını tanırlar. Gazinolar, birahaneler, kulüpler, tiyatrolar çıktı çıkalı Türk kadınları evlerinde kocalarını bekler olmuştur. Eskiden erkekler, işlerinden çıkıp eve gelirler, eşleriyle mutlu yaşarlar.

MEKANLAR: Aşı boyalı büyük evler, büyük salonlara, havuzlu, kameriyeli bahçeler vardır. Bu bahçelerde, bostanlarda, deniz kenarlarında, büyük yalılarda toplanıp eğlenilir.

Genç kız büyükninesinin söylediklerini dinledikten sonra dünle bugün arasındaki değişimi sorgulamaya başlar. Ona göre şimdi ki Türk kadınının giyim ve kuşamı eskisi gibi olmamalıdır. Kadın siyah çarşaftan, peçeden kurtulmalı, onu eve hapseden anlayışlar değişmeli, kadın dişiliğini değil kişiliği geliştirmelidir. Kadınlar ancak bu biçimde davranırlarsa erkeklerle eşit olabilirler. Genç kıza göre büyükninesinin anlattıkları masumane yalanlar, boş inançlardır.

Bu arada aklından Meşrutiyet’in ilanı geçer. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte kadının da kölelikten kurtulacağına inanırlar. Ancak düş kırıklığına uğrarlar. Peki Türk kadınının geleceği ne olacaktır? Birden aklına büyükninesinin kelebeklerle fal bakma ritüeli gelir. Yerinden kalkıp pencere kenarına gider. Bir süre sonra ağaç dalları arasında siyah bir kelebek görür. Burada yazar bizlere genç kızın geçmişin batıl inançlarından kurtulamadığını gösterir. Bu inançlar bilim ve mantığa üstün gelir. Ayrıca siyah kelebek gericiler ile Balkan ve Birinci Paylaşım Savaşı’nın simgesi olarak karşımıza çıkar. Bu arada büyüknine ondan önce beyaz bir kelebek gördüğünü iddia eder. Aslında o sarı kelebektir.

Yazara göre, büyüknine eski Türk kadınının genç kız ise yeni Türk kadınının umutsuz iki örneğidir. Nine ölüme yakındır. Böylece eski, umut bağlanabilir olmaktan çıkarılır. Genç kız ise değişime ayak uydurmaya çalışan Türk gencinin örneğidir. Sonuç olarak ikisinin de yazgısı kapalı bir odadır. Yazar odayı mezara benzetir. Böylece eskinin boş inançlarından kurtulamayan genç kız da yaşama yenilir. Öyküde geçen kuşlar ise, eski ile yeni arasında, siyasal belirsizliklerin gerekse savaşların ve bu ortamın yarattığı kargaşanın ortasında kalan Türk insanının simgesi olarak karşımıza çıkar.

Öyküyü teknik bakımdan mercek altına aldığımızda kurgunun titizlikle yapılmış olduğunu görülmektedir. Diğer öğeleri ise şöyle sıralayabiliriz.

SINIF: Öyküde çevre ve mekan betimlemelerine göre bir konak anlatılır. Büyükninenin anlattıklarından ve kızın Fransızca kitap okumasından konum ve kültürel açıdan seçkin insanlar oldukları anlaşılmaktadır.

ANLATICI TÜRÜ VE ÖRGE:
Öykü üçüncü tekil şahışla yazılmış olup genel örgeden tekile doğru gider. Aylardan nisandır. Bahar betimlenir. Sonra da tekil yani önce yaşlı kadın ve torununun torunu anlatılır.

DİL: Öykü kendi dönemine göre bakıldığında son derece yalın ve akıcıdır.

ANLATIM BİÇİMİ: Öyküde klasik bir anlatım vardır. Ancak çeşitli anımsamalarla zaman ve mekan geri döndürülür.

ÇATIŞKI:a) Büyükninenin torununun torunuyla ve yeniyle çatışkısı vardır. Büyüknine genç kızın doğaya ya da yaşama karşı yabancılaştığını düşünür. Ona göre genç kız yaşama karşı ilgisizdir. Karamsar batılı yazarların kitaplarını okuduğu için onun mutsuz olduğunu düşünür. Aynı zamanda Fransız öğretmenlerden eğitim aldıkları ve Fransızca okudukları için dillerinin güzelliklerini bilmediklerini ileri sürer. Kendi kültürünü bilmeyen genç kız bu nedenle karamsarlığa düşmektedir. Ayrıca büyükninenin yeni olanla çatışkısı vardır. Batılı yaşam biçiminin gelenek ve görenekleri, kültürleri, giyim ve kuşam biçimlerini değiştirdiğini söyleyerek eleştirir. Eski Türk kadınının yaşam biçimini över.

b) Genç kız büyükninesi ve eski ile yeni dönemle çatışır. Büyükninesinin anlattığı eski Türk kadınının giyim kuşamı ve yaşam biçiminin bırakılması gerektiğini düşünür. Çünkü her şey değiştiğine göre, Türk kadınının toplumdaki konumunun da değişmesi gerekmektedir. Büyükninesinin anlattıkları boş inançlardır. Masumane yalanlardır. Kadın kendi kafesinden kurtulmalı, evden dışarı adımını atmalı, erkekle eşit olmalı ve saygınlığını kazanmalıdır.

Bu arada genç kızın yaşadığı dönemde Meşrutiyet ilan edilmiştir. Kendisi de Türk kadınının konumunun değişeceğini umut eder. Ancak meşrutiyetin ilanından sonra gerici hareketlerin baş göstermesi, gerekse siyasi kargaşa ve artan baskılar tüm umutlarını suya düşürür. Türk kadınının geleceğinin ne olduğuna bakmak için büyükninesinin anlattığı kelebek falına bakmak aklına gelir. Bunun her ne kadar akla ve mantığa aykırı olduğunu bilse de Türk kadınının geleceğinin karanlık olduğunu görür. O da geçmişin boş inançlarından kurtulamaz.

NESNELERİN BİRLİĞİ: a) Siyah maroken kaplı kitap: İtici nesnedir. Genç kızı karamsarlığa doğru iter.

b) Bahar ve kelebekler: İtici nesnelerdir. Hatta zincirleme nesnelerin birliği vardır. Şöyle ki: Bahar gelince büyüknine ve eski Türk kadınları eğlenceler düzenlerler. Sonra da maniler söyleyip kelebek falına bakarlar. (Bahar-Eğlence-Maniler-Kelebeklerle fal bakmak- Beyaz, pembe-sarı-siyah kelebeklere anlam yükleme)

Bunun yanı sıra kelebekler genç kızın ve büyükninenin tinsel dünyasını anlatmak için kullanılmıştır. Örneğin, sarı kelebek büyüknineye ölümü anımsatır. Siyah kelebek ise genç kızın daha çok karamsarlığa kapılmasına yol açar.Ayrıca baharın içindeki nesnelerle kimi kez metafor yapılır. Örneğin siyah kelebek, gericiliğin, yobazlığın simgesi olarak karşımıza çıkar. Kuşlar ise Türk toplumunun simgesidir.

İZLEK: Öykü bir konak çevresinde geçtiğine göre, bu kişilerin burjuva sınıfından olduğunu söyleyebiliriz. Yazar burjuva sınıfından gelenleri eleştirir. Bu sınıftan gelenler zamanın ağır toplumsal ve siyasal sorunlarını yalnızca bir konak çevresinde yaşarlar. O sorunları gidermek için pratik hiçbirşey yapmazlar. Bu sorunları yalnızca teoride çözmeye çalışırlar. Bu arada geçmişin boş inançlarından kurtulamayıp yaşama yenilirler.

İkinci olarak dinsel ideolojiyi de eleştirir. Aynı zamanda Türk kadınının nasıl olması gerektiği konusunda ipuçları verir. Yeni Türk kadını, ne eskinin köhnemiş inançlarına bağlı kalmalı ne de batılı yaşam biçimini kendine örnek almalıdır. Yeni Türk kadını her ikisinin sentezi olmalıdır.

Yorum yapın