HER ŞEY O KADAR BASİT DEĞİL

Baktık olmadı. Turizm resmi olarak batırıldı. Ukrayna’dan yüz seksen turisti taşıyan uçağı, heyecanla, su takı oluşturarak karşılayacak duruma düşüldü. Önümüzde koca bir yaz var daha. Mecburen Rusya’ya üzgünüz diye yanaşıldı. Rus basını “Türkiye özür diledi,” diyor.

İkinci adımda ise İsrail’le buzlar eritilirken Gazze’nin artık umursanmadığını, Mavi Marmara’daki insanların boşuna öldüklerini görüyoruz.

Sonra da Atatürk’ün olduğu gibi bizim prensibimiz de Yurtta Sulh Cihanda Sulh diyerek övünmeye kalkılıyor.

Siyaset bu… Hele uluslararası siyasette neler döndüğünü görüyoruz.  Önce kendimizi, ülkemizi düşünmek durumundayız. Onun için de ne kadar insanî görmesek de ülkemiz adına olumlu adımlar atılması yönünden eleştiriyi dozunda tutmak lazım.  Çünkü memleket kan ağlar durumdayken bir de dıştan gelen etkilerle yıpranmak daha da etkileyecek bizi.   Gazze için yüreğimde bulunan kor bu anlaşmayla öyle alevlendi ki. Ama yine de “ Hadi bakalım, iyi olsun bu anlaşmanın sonuçları, Rusya’ya yanaşmanın getirileri demek zorunda hissediyor insan kendini. Evlatlarımız için… Huzura o kadar muhtacız ki… Her gün gelen şehit haberleri yetiyor zaten canımızı yakmaya. İstiyoruz ki bu ülkede gençlerimizin bir geleceği olsun. Kaygısız yaşayacaklarına az çok emin olalım.

Bu aldım-verdimlere  katlanıyor da insan ama bir yere gelince siniri zıplıyor  tabii…

Atatürk’ün vecizelerini işlerine geldiği zaman anımsayanlar, onun devrimlerine arkasını dönenler olunca… Milli bayramları neredeyse yok farz edenler, okulları imam hatiplere çevirerek cübbelilerle dolduranlar, minicik kız çocuklarının başını bağlayanlar, 6 yaşında kız çocuğu ile evlenilir diyenlere, İstanbul’un fethi kutlamaları gibi yaptıkları mitinglerde bayrağımızın üstüne oturanlara, üstünde namaz kılanlara, miting bittikten sonra yerlere atıp bırakanlara seyirci kalanlar, okullardan Atatürk’ün fotoğraflarının, büstlerinin kaldırılmasına aldırmayanlar, demir ağ da neymiş esas yolu biz yaptık kıyaslamasında olanlar, Atatürk’ten kalanları yakıp yıkan, değiştirenler, yandaş medyada Atatürk’e nefret dolu sözler söyleyenler için yaptırımda bulunmayanlar, ne yaparsanız yapın ama işinize gelince Atatürk’ün vecizesini kullanmayın. Tarihe mâl olmuş bu vecize, ekonomi uğruna, beş altı Rus, iki üç İsrailli turist için kullanılmayacak kadar yüksek bir ifadedir.

Bu arada “Her şeyi unutalım,” diyenler; tamam biz unutalım. Ama Mavi Marmara’da evladı öldürülmüş analara, Gazze’de hâlâ evladından kalmış bir giyside onun kokusunu duymaya çalışan analara, ölen Rus pilotun anasına bunu nasıl deriz; bilmiyorum.

Ben diyemem…

Gazze için yanan yüreğim bir bayram sabahı şöyle haykırmıştı:

GAZZE BAYRAMI

balonlar var

yıkıntılar arası bayram karşılar

yaşamlar var

bomba yağmış üstüne

yaşanılan yerler var

bombalanmış üst üste

bir bayram kutlanır Gazze’de

çocuk gözler

bir harabeden bir harabeye dizilmiş

balon rengi

analar niye öldü benim çocuğum sorgusunda

üzerinden bir yıl geçmiş

kalpler bin yıl yangını

ölü bebelerin gözü arkada

hayatta kalanlara

ekmek üstü salça

molozlar arası saklambaç

hayat sobelemiş bir kez

korkar mı sobelenmekten bir daha yavrucak

yine de

kara saçlarında gezinsin ister mutluluk

bir avuçluk

yürekler hapishane olmuşsa

şehre sinen barut kokusu geçer mi

yoğrulur durur kan rengi olmuş umutla

 

Ceyda Sevgi Ünal

Yorum yapın