ÇALINAN HAYATLAR ÇALINAN OYLAR

Bir oy çok önemli.

Hep duyarız bu sözü. Oy kullanmak istemeyenlere, tatile gidenlere özellikle söylenir.

Bir de yana yakıla oy kullanmak isteyenler vardır ama onlar için imkânsızdır.

Sığınma evlerindeki kadınlar onlar.

Gidemezler…

Çünkü onların hayatlarını zindan eden eski kocalar, cinayet mahaline çevirebilir seçim sandıklarını.
Koruma verilse ne olacak? Yapacak olan kaşla göz arası yapar pisliğini.
Yedi bin kadın… Ömürleri yenen yedi bin kadın…

Yaşama hakkı eski kocalarının eline geçmiş bu kadınların oy kullanma hakkını kim düşünür?

O kadınlar Atatürk’ün Avrupa ülkelerinden önce kadına verdiği seçme ve seçilme hakkını yıllar sonra kullanamıyorlar. Göstermelik kalmış bu hak onlar için. Aynı, kocalarının istediği partiye evet mührü basan kadınlar gibi.

Sığınma evlerindeki kadınlar kendilerine önem verecek bir iktidar için oy kullanmak istiyorlar büyük bir ihtimalle. Kaçarak, kapalı kapılar ardında yaşayarak, her an ölüm soğukluğunu hissederek yaşamak… Bunlardan kurtulmak onların hakkı değil mi?

Eski kocalar vatandaş da bu kadınlar niye vatandaş yerine konulmuyor? Suç işleyeceği belli olan erkek, elini kolunu sallayarak dolaşıyor da kadın niye kaçıyor? Neden korunması gerekiyor? Neden etrafındaki dört duvarla yaşaması gerekiyor? Tabii bu yaşamaksa? Bunlara çözüm bulamayan zihniyetler kadını seçim sandığına götüremezler elbette. Götüremiyorlar; bari ayaklarına getirseler sandığı. Ya da eski seçim yerlerinden başka yerde kullandırtsınlar oyları. Bu kadar zor mu bunu yapmak? Hep tekrarlanır ya; cennet anaların ayakları altındadır diye. O analar şimdilik sandığı görmeye razılar.

Bazı belediyeler yaşlıları evlerinden alarak sandığa götürüp tekrar evlerine getirebiliyorlar. Yani çözüm istenince bulunuyor.

Bir ülkede kadına verilen değer, ülkede açılan kadın sığınma evlerinin sayısıyla ters orantılıdır. Ve seçim zamanı bu evlerdeki kadınların oyları, çalınan hayatların çalınan oylarıdır.

Yorum yapın