Akapunktur ve Akapunkturun Tarihi

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde “alternatij tedavi” yöntemlerinin doğruluğu/yanlışlığı üzerine tartışmalar yapılarken bir çeşit alternatif tedavi yöntemi olan akapunktur tüm dünyada yaygın olarak kullanılan alternatif bir tedavi yntemi olarak uygulanmaktadır. Tek başına akapunktur tedavisi bile alternatif tedavi yöntemlerinin başına “koca karı ilacı” kelimesini getirerek bir anlamda “itibarsızlaştırma” yapılmasının yanlış olduğunu göstermektedir. Bu kısa girişten sonra asıl konumuz olan akapunktur tedavisine geçelim.

AKUPUNKTUR NEDİR?
Akupunktur, binlerce yıllık geçmişe dayanan bir tedavi etme sanatıdır. Terim latince akus fiğne), punfctura (delme) kelimelerinden türemiştir. Tekniği ise, insan bedeninin belirli noktalanna, belirti prensipler dahilinde iğneler batırmaya dayanır. Ük çıkışı, etki mekanizması ve özellikleri hakkında, çok çeşitli ifadeler mevcuttur.

Tam olarak bilinemeyen bir şeyi açıklamak oldukça zordur. Hele tarafsız kalmak gerekiyorsa bu zorluk daha da artacaktır. Akupunktur da böylesi bir konu. Akupunkturun, hem ısrarlı savunucuları var. Hem de ona karşı çıkan bir grup bffim adamı var. Biz, size öncelikle tekniği tanıtmaya çalışacağız. Belli konulardaki tartışmalan da yeri gelince dile getireceğiz. Ama kanaatimizce doğru obn, “içyüzü tam olarak keşfedilememiş”, en azmdan “4e yaramadığı isbat edilememiş” bir metodun tamamen karşısına geçmek yanlıştır. Aynı şekilde “nedeni ve nasılı bilimsel yollarla izah edilememiş bir metod”u bilinçsizce göklere çıkarmamak da bilimsel bir olgunluktur.

AKUPUNKTUR TÜRK BULUŞU MU?
Bütün dünyada, akupunktur, bir “Çin Harikası” olarak bilinir. Ama Dr. M. Yakup Buğra’ya bunu sorduğumuzda, bize bir belge göstererek “Bu belge dünyada sadece bende var, bir nüshesi da Berlin Müzesindeki kolleksıyonda saklanıyor” dedi ve ekledi: “Bu tablo Uygur Türkleri’ne aittir ve Uygur Türkçesi ile yazılmıştır. Çıplak bir insan vücudu üzerindeki işaretlenmiş noktalar ve vazıh açıklamalar, bunun bir akupunktur atlası olduğunu göstermektedir. Muhtemel yazılma tarihini ve elimizdeki Çin kaynaklannın eskiliğim düşününce, tarihte ilk defa akupunkturu Uygur Türkleri’nin uyguladığı sonucuna vannz. Zamanla bu, komşuları olan Çin’e geçmiştir…”

3000 YILLIK İĞNELER
Akupunkturu ilk defa sistemaöze eden ve halk kitleleri arasında kullananlar Çinlilerdir. Bu konuda, kitap olarak, ilk kaynak cJ^n Hundgi Neiging Suwen (San tmparator-un İç HastaUdan Klasiği) M.Ö 200’de yazılmıştır.

Aslında en eski çağlarda ufak kaya parçaları ve keskin taşların bu niyetle kullanıldığı, hatta Brezilya’da yabani bir yamyam kabilesinin, bir kamışla akupunktur noktalarına irice okçuklar üflediği kaynaklarda yazılıdır. Demir çağında ise demirden iğneler kullanılmışı. Bu dönemden hemen önce, çubukçuklar ve bitki dikenleri bile kullanılmış.

ESKİ İLE YENİ ELELE
Akupunktur, dünyaya, o zamandan bu yana yayılmıştır. Ama en hızlı ve çabuk yayılımı 1945’ten sonraya rastlamaktadır. Hatta 1900’lü yıllarda Çin’de bile yasaklandığı yıllar olmuşsa da halk kendi tabirleriyle “kültürlerine sahip çıkmıştır”. 1945’lerden bu yana, bu tedavi metodunun sistematik olarak araştınîması ve daha analitik olan batı tıbbıyla karşılaştırılması gayretleri devam etmektedir. Bugün, Çin’de akupunktur uygulayan yaklaşık 600 bin doktor mevcuttur. Aynı zamanda Çin’de akupunktur ve batı tıbbı iki ayn disiplin olarak işbirliği içinde çalışmaktadır.

Japonya’da da akupunkturun tarihi yaklaşık bin yıl öncesine dayanır. Bugün Japonya’da yaklaşık 30 bin uzman akupunkturla tedavi uygulamaktadır.

Esas ilginç olan, doğuda çok yaygın olarak kullanılmasına rağmen, bu yöntemin, batıya çok geç ulaşmış olmasıdır. Bir tek Fransa hariç. Bu ülkeye de akupunktur, 300 yıl önce Cizvit misyonerleri tarafından getirilmişti. 1950’lerde George Soulie de Morant adlı bir Fransız doktor beş ciltlik, “L’acupuncture Chinoise” (Çin’de Akupunktur) adlı eserini yayınlayınca ,bu, Fransa’da akupunkturun yeniden popüler olmasına yol açmıştır.

Yüzü aşkın ülkede bugün, akupunktur resmi. bir tedavi metodu olarak kabul edilmiştir. Dünya Sağlık Teşkilatı ve başta Fransa, ingiltere ve Almanya olmak üzere batı ülkelerinde, akupunktur, tıbbi disiplin olarak okutulmaktadır. Avusturya ve Almanya’da akupunktur tedavi ücretleri -sağlık sigortalan tarafından karşılanmaktadır. Akupunktur uzmanlarım bünyesinde toplayan akupunktur enstitüleri, özel akupunktur dergileri yayınlamakta ve bu disiplinin paramedikal kişilerce suistimalini önlemeye çalışmaktadırlar. Aynca her yıl bütün dünyadan bilim adamlannın katıldığı akupunktur kongreleri düzenleniyor ve olayın bilimsel yönleri araştınlıyor.

TÜRKİYE’DE AKUPUNKTUR…
Akupunktur, Türkiye’ye 1975’li yıllardan sonra girmiş ve son 4-5 yılda da oldukça popüler olmuş. Türkiye’de resmi olarak bu konudaki ilk somut gelişme geçen yıl, 29 Mayıs 1991 tarihli Resmi Gazete’de “Akupunktur Tedavi YönetmeliğFnin yayınlanmasıylaoidu. Bu yönetmelikle, akupunktur tedavisi uygulama yetkisi, akupunktur kilinikleri, akupunktur uygulanabilecek ve uygulanamayacak durumlar ve akupunktur uzmanlarıyla ilgili bir takım noktalar belirlenmiş oldu. Aynca bir “Akupunktur Üst Komisyonu” oluşturuldu. Sağlık Bakanlığı bünyesinde oluşturulan bu komisyon, Türkiye’de akupunktur ile tedavi eğitimi vermek, ve ilgili denetimleri yapmakla görevlendirildi.

Komisyonun önündeki en büyük problem, akupunkturun kimler tarafından uygulanabileceği… Pratisyen doktorlar da dahil olmak üzere her tür hekim mi, konuyla ilgili uzmanlık alanı olarak eğitim görmüş doktorlar mı, yoksa orta bir yol olarak, kısa süreli özel kurslardan geçirilenler mi ?… Şu anda, akupunktur uygulayan doktorlann durumu da çok açık değil. Onlar hangi statüye sokulacak?.. Akupu nhlur uygulamalannın tüm Türkiye’de süratle yayıldığım düşünecek olursak, bu konuda bakanlığın bir an önce net kararlar almaşı gerektiği gerçeği açığa çıkmaktadır.

AKUPUNKTURA KARŞI ÇIKANLAR…
Türkiye’de ve dünyada akupunktur yayılırken, bütün tartışmalar, akupunkturun bilimsel izahı üzerinde yoğunlaşıyor. Bu konuda farklı yaklaşımlar var:

Bir kısım doktorlar buna tamamen karşı çıkıyorlar. Mesela Dr. Necati Yazıcıoğlu’nun, istanbul Tabib Odası Genel Sekreteri iken verdiği beyanat şöyle:”… Konuyla ilgili çalışmalanmızda, akupunktur tedavisinin, telkin tedavisinden daha ileri bir değer taşımadığım saptamış bulunuyoruz. Klasik sağlık bilimlerinin verilerine, özellikle anatomi ve fizyoloji alanındaki kazanılmış bilgilerimize tümüyle ters düşmesi akupunkturun tıp dışı bir uğraş olduğu hakkındaki görüşlerimizi destekler niteliktedir. Tedavi edici niteliği kanıtlanmamış akupunkturun ülke düzeyinde bu ölçüde yaygınlaşmasını toplum sağlığı açısından zararlı buluyoruz. ”

Bir kısım bilimadamı ise daha müsamahakar düşünüyor: “Ben kişisel olarak akupunktur gibi pozitif nitelik taşımayan ve açıklamasında tartışmalar olan bir uygulamayı ister istemez şüphe ile karşılıyorum. Ancak tıp fakültelerinde ayrı bir uzmanlık dalı olarak -düşünülürse böyle bir girişimi desteklerim” diyor Dr. Ahmet Yağcıoğlu ve ekliyor: “Uygulamalar ne kadar yaygınlaşırsa yaygınlaşsın, bir tıp alanındaki bazı temel prensiplerden asla fedakarlık etmemelidir.”

…VE SÖZ AKUPUNKTURCULARIN!..
Aslında onların en büyük dayanakları, akupunkturun 3000 yıldan beri kullanılıyor olması. Onlara göre, bu kadar uzun süre kullanılması, kesinlikle etkili olduğunun bir göstergesi. Ayrıca son yıllarda bütün dünyaya hızla yayılıyor olması akupunktura olan güvenin arttığınm bir işareti.
Akupunkturun neden ve nasJ iyileştirdiğim bu güne kadar kimsenin açıklayamadığım onlar da kabul ediyorlar, ama “kah prensipler dahilinde reddetmek yerine, tedaNidria edanliği isbatlanrruş bir şey en nce metodbria araşfannak gerekiyor. “diyorlar.

Dr. Andrew Stanway de Akemative Medicine adlı kitabında şöyle diyor:” Biz batılı bilim adamları, akupunkturu kabulde hala isteksiziz. Bunun bir çok sebebi vardır: Birincisi, eski .cinlilerin bize öğretebilecekleri herhangi bir şey olabfleceğine inanmıyoruz. İkincisi, bilimsel olarak neden tedavi ettiğini bilemiyoruz ve üçüncüsü akupunkturcular nasılım ortaya koymadan yalnızca ise yaradığım açıklamakla iktifa ediyorlar.”

Dr. M. Yakup Buğra da kitabında akupunkturu anlattıktan sonra :”Şurası unutulmamalıdır ki akupunktur da diğer bir çok bilim dalı gibi tamamıyla kusursuz değildir. Şüphesiz ki bu konuda araştınîması, incelenmesi gereken bir çok nokta vardır. ” diyor.
Akupunkturun, eğer varsa, kesin bir bilimsel izahı yapılana dek bu tatışmalar şurup gideceğe benziyor.

AKUPUNKTUR NOKTALARI VE MERİDYENLER
Yukarıda kısmen izah ettiğimiz gibi akupunktur, -her hastalıkta, ister fiziksel isterse psikolojik olsun-vücudun bazı bölgelerinde hastalıkla hassaslaşan özel noktalar bulunduğu ve bunların, hastalığın iyileştirilmesiyle ortadan kaybolduğu prensibi üzerine kurulmuştur. Bunlara akupunktur noktası adı verilir. Hastalar bazen, durup dururken noktaların hassasiyetinden şikayet etmekte, bazen de ancak basınç uygulandığında hassaslaştığını belirtmektedirler. Diğer zamanlarda bu noktalar ancak usta akupunkturcular tarafından zorlukla bulunabilmektedir.

Akupunktur noktası, bir düğümcük (daha çok fibrozitte bulunanlar gibi), kasılmış bir kas parçası veya sadece şişmiş ya da soluklaşmış hassas bir deri sahası olabilir. Çinliler .binkadarakupunkturnoktası tarif etmişlerdir ve noktaların büyük bir kısmım on iki ana grupta sınıflandırmışlardır. On iki ana gruptan her birine ait olan noktalar vücut yüzeyinde-“Meridyen” denen hayali bir çizgiyle’ birleştirilmektedir. On iki ana meridyen; akciğer, kalın bağırsak, mide, dalak, kalp, ince bağırsak, idrar torbası, böbrek, perikard, “üç ısıtıcı” (solunum, sindirim ve ürogenital sistem), safra kesesi ve karaciğeri kontrol eder. Meridyenler boyunca bütün akupunktur noktaları adı geçen organı etkilerler. Aslında meridyenler bu kadar basit değildir: Çünkü, uzantılan doğrultusundaki uyarımlar, yalnızca adı geçen organları değil, aynı zamanda embriyolojik olarak beraber geliştikleri organlan da etkilerler.

İşte, geleneksel akupunktur teorisine göre “insan vücudundaki değişik organların fonksiyonel faaliyetlerim kontrol eden, ayarlayan temel bir unsur, meridyen denen on iki çift farazi kanalda dolaşan birbirine zıt iki (Ying ve Yang) hayat enerjisinden ibarettir.

Herhangi bir sebeble bu kanallardaki enerji dolaşımı bozulur veya kesilirse, vücudun değişik kısımlannın fonksiyonları, dengesini veya uyumunu kaybeder. Bunun sonucu olarak da rahatsızlık, acı ve hastalıklar oluşabilir. Doğru meridyenler üzerindeki belli noktalann akupunkturu; kanalın yolunu açma, enerji akışım kuvvetlendirme veya yayma etkileri yaranda vücudun normal fonksiyonunu sağlayacaktır.

Bugüne kadar hiç bir modem teori, bu meridyenlerin varlığım ve enerii döngüsünü fizyolojik olarak izah edememiştir.

MERİDYENLERE İLGİNÇ YAKLAŞIMLAR
Yine de kısmi olarak ilerlemeler var:
Mesela, bu meridyenlerin, Kiriian fotoğrafçılığı ile belirlendiği iddia edildi.
Bir başka ilerleme:Ruslar, Tobiskop adım verdikleri ve bir akupunktur noktası üzerinden geçirilişinde ışık yayan bir elektronik alet geliştirdiler.

Parlak bir ışık sağlıklı akupunktur noktalarım, zayıf olanı ise potansiyel veya mevcut bir hastalığı göstermektedir. Yine on yıl önce meydana gelen şaşırtıcı bir vaka dikkatlerin yeniden meridyenler üzerinde toplanmasına yol açtı: Tokyo Üniversitesinden Prof. Dr. T. Nagahama, üzerine yıldırım düşen ama sağ kalan bir hastayı tedavi ediyordu.

Basma gelenler sonucu hastanın derişi çok hassaslaşmıştı ve kendisince daha önce hiç bilinmeyen ve doktor iğneyi bir akupunktur noktasına batırdığında varlığım hissettiği ince, uzun hatları tarif edebildi. Hastanın tarif ettiği hatlar ise sinir hatları değil akupunktur meridyenleriydi. Dr. Nagahama daha sonra; meridyenler boyunca iletim hızının, sinirlerde olduğundan çok farklı olduğunu buldu. Bu hız, yaklaşık on defa daha yavaşlı.

AKUPUNKTUR NASIL UYGULANIYOR?
Akupunkturda sadece bir tek hüner gerekir:
istenilen sonucu elde etmek için deriyi nereden uyaracağım bilmek.
Sterilize haldeki altın, gümüş, bakır ve paslanmaz çelik gibi metallerden yapılmış, değişik büyüklükte ve incelikteki iğneler, hastanın vücudundaki akupunktur noktalanna, deri üstü de dezenfekte edildikten sonra, batınlır. Geleneksel Çin kaynakları effi kadar değişik iğne batırma yolunu tarif etmekte iseler de, genel olarak iğne doğru yere yerleştirildikten sonra uyarının etkinliği şu altı şeye bağlıdır: Açtığı delik, hareket etme miktan (bazı akupunkturcular iğneyi parmak uçlannın arasında döndürürler), girdiği derinlik (1-2 mm), sivriliği, yerleştirildiği yerde kalma süresi (tedavi sırasında 15-30 dakika, cerrahi anestezilerde ise daha uzun süreli), tedavinin tekrarlanma sayışı (haftada bir olmak üzere toplam ortalama 12 seans).

iğne, vücudun belli bir noktasına sokulurken duyulan acı, uyuşukluk ve sızı, etkinin bir ön şartıdır. Ama akupunkturculann çoğu az acı veren, ince ve sivri iğneler kullanmaktadır.

Burada üzerinde önemle durulması gereken bir nokta da sterilizasyondur. iğnelerin yeteri kadar sterilize edilmemesi ve hastanın enfeksiyon kapması akupunkturun muhtemel tek yan etkisidir. Bu komplikasyonu engellemek için, lazer akupunkturu daha çok tercih edilir hale gelmektedir.

Aynı zamanda, dermatozlu hastalarda, iğneden çekinen ya da korkan veya iğneyi kaldıramayan çocuklar ve yetişkinlerin tedavilerinde lazer büyük bir rahatlama sağlamaktadır.

HERKESE UYGULANABİLİR Mİ?
Akupunktur herkese uygulanamıyor. Toplumda akupunktura yatkın olmayanların sayışı o toplumun yapısıyla bağlantılı. Aslında akupunkturcular, neden sadece bazı insanların yatkın olduğunu izah edemiyorlar. Buda “akupunkturun şartlanma yoluyla tedavi ettiği” iddiasına bir dayanak noktası oluyor.

Akupunkturla tedavi için, daha çok, geleneksel tıbbî tedavinin sonuç vermediği hastalar geliyor. İngiltere’de Tüketiciler Birliği dergisi Whick tarafından yapılan bir araştırmanın sonucunda şöyle denmektedir: “Akupunkturculara gidenlerin çoğunluğunu modem tıbbın tedavisinin çaresiz kaldığı vakalar oluşturmaktadır. Buna rağmen iyiye gidiş oranı %75’e ulaşmaktadır. Bu ise neresinden bakarsanız bakın ilgi çekici bir rakamdır.”

HANGİ HASTALIKLAR EN İYİ CEVABI VERMEKTEDİR?
Fransız doktor J. Mauries, başka iki doktorun gözetimi altında akupunkturla tam 108 değişik hastalığı tedavi edebilmiştir. Tedavinin cevap verebilmesi için tek ön şart, hastalık sürecinin fizyolojik değişikliklerden kaynaklanmış olmasıdır. Böbrek taşlarından veya ilerlemiş artritten kurtulmak için akupunktur kullanmanın bir anlamı olmayacaktır.

En iyi cevap veren haller; başağnian, akut akciğer hastalıktan, akut romatizma! durumlar, adet kanamaları, sindirim ve sinir sistemi problemleri gibi fizyolojik süreçlerin kısa süreli bozulmasından kaynaklananlardır. Mesela, zatürre olmuşsanız, iğneleri vücudunuzun herhangi bir yerine batırmanın bir anlamı olmasa gerektir. Size gereken, doğru bir antibiyotik tedavisidir. Bu konudaki ek bilgiler tablodadır.

Akupunktur uygulanmaya başlayan hastada ilk seansta, çok kısa süreli de olsa baş dönmesi, çarpıntı gibi durumlar ortaya çıkabilir.

Vücudun alt sathında yaygın iltihaplı deri hastalığı olanlara akupunktur uygulanamaz. Ayrıca gebeliğin ilk üç ayı içerisinde akupunktur uygulaması yasaktır.

SON ARAŞTIRMALARIN SONUÇLARI
1960 yılında Felix Mann ile başlayan ve günümüze kadar devam eden araştırmalarda akupunkturun vücut üzerindeki muhtemel tesirleri konusunda 7 çeşit etki ileri sürülmüştür:

1. Analjezik-anestezik etkisi: Bu, ağn eşiğinin yükselmesi ile olur. Total duyu kaybı yoktur.
Prof. Dr. Ronald Melzack da The Pain adlı tıp dergisinde diyor ki: “Bazı noktalardaki basınç, özel ağrı şekilleriyle ilişkilidir. Kısacası, bu noktaların iğneyle yoğun tahriki bazen uzun süreli ağrı kesilmelerini sağlamaktadır.”

ABD’deki heyecan verici bir deney akupunkturun etki mekanizması konusunda yeni bir sayfa açtı: Akupunktur sonucu, beyinde, ağn kesici etkisi olan “endorfin” üretilmektedir.

Başka bir ilgi çekici bulgu da bir anti-narkotik olan naloxan’ın, sadece morfin,eroin ve benzeri uyuşturuculaimetkisinitersine çevirmekle kalmayıp, aynı zamanda akupunkturun ağn kesici etkisin! de engelliyor olmasıdır. Bu da akupunkturun ve bilinen en kuvvetli ağn kesicilerin aynı beyin alıcılanna etki ettiklerin! göstermektedir.

2. Sedasyon etkisi: Bazı akupunktur noktalannın stimüle edilmesi ile bir uyku hali ve dinlenmiş olarak uykudan uyanıldığı görülür. Akupunktur tedavisi ile EEG’de delta ve teta dalga aküvitelerinde değişme gözlenmiştir. Akupunkturdan sonra beyin dokusundaki dopamin miktannda artışlar tesbit edilmiştir. Dopamin eksikliği ile karakterize bazı hastalıklar ve Parkinson’un tedavisinde akupunkturun etkisi böyle açıklanabilir.

3. Homeostatik etkisi: Vücut rezistansım artırır. Bu, lökosit sayısında, antikorlarda ve gamma globulinlerde artışla olur. Bir çok olgularda antikor titrelerinde 2-4 kez artışlar meydana gelmiştir. Bu yüzden enfeksiyonlara karşı mücadelede yardımcı etkisi vardır.

4. Psikolojik etkisi: Sakinleştirici ve trankilizan etkilidir. Psikolojik etkiler hipnoz ve oto-telkinle karıştırılmamalıdır. Akupunktur tamamen farklıdır. Şöyle ki: Akupunktur anestezisi ile acil cerrahi müdahaleler bile yapılabiliyor iken, hipnotik anestezi için . uzun eğitim dönemlerine ihtiyaç vardır. Hipnozdaki robotvarî hareketlerin yerine akupunkturda kendiliğinden hareketler, jest ve mimikler mevcuttur.

5. Motor fonksiyonlarda iyileşme etkisi: Paralizi olgulannda geç safhalarda bile akupunkturla olumlu cevap alınabilmektedir.

6. Duygulara etkisi: Tıbbî eğitim görmüş akupunkturculardan biri, bedensel rahatsızlıklann akupunkturla iyileştirilme aşamasında, akupunkturun, kimi zaman duygularla da ruhsal bir yarayı deşermiş gibi bir arınma, bir boşalma getirdiğim söylemektedir.

Bütün bu sayılanların yanında, kimyasal ve humoral bazı faktörlerin de akupunktur etki mekanizmasınakanştağndaniphe yoktur. Mesela bir fare akupunktura tabi tutulduğunda , ağrı duyusu eşiğinde yükselme gözlenir. Bu hayvanın kanı, akupunkturize edilmemiş bir hayvana verildiğinde ikincisinde de ağrı duyusu eşiğinde yükselme gözlenmiştir.

ÜCRETİ İYİLEŞİNCE
Modern bilim, sebepsiz sonuçlardan hoşlanmıyor. Bu sebeple de akupunkturun tamamen kabul görebilmesi için etkisini nasJ gösterdiğinin kesin olarak belirlenmesi gerekiyor. Bugüne kadar yapılan araştırmalarda kısmî sonuçlara ulaşılmışsa da bu sebepleri tam bir kesinlikle belirlemek mümkün olmamıştır.

Kesin olan bir şey varsa, o da akupunkturun en azından belli durumlarda ise yaradığı, günden güne daha popüler hale geldiği ve gündemi daha uzun süreler meşgul edeceğidir.

Şu da bilinmelidir ki Çinli doktorlar geleneksel olarak, tedavi ücretlerim ancak hastalar iyileştikten sonra almaktadırlar.

Yorum yapın